“Seçim sonuçları gösteriyor ki yakında bazı küçük partiler büyümeye başlayacaklar. Zira hormonlu büyük parti AKP küçülmeye başladı. Kaçan oylar ise baraj sebebiyle şimdilik diğer baraj üstü partilere gidiyor. Ama bu kalıcı bir gidiş değil.
“Umalım, dileyelim ve gayret edelim ki ‘demokrat olan’ büyüsün. Zira ülkenin de İslâm dünyasının da Demokratlar’a ihtiyacı var.”
Sosyal medyada yazımızla ilgili yorumlarda bazı hususlar öne çıkıyor. Değerlendirelim:
Soru:
Bir partinin % 40 oya rağmen tek başına iktidar olamaması garip bir durum değil mi?
Cevabımız:
“Evet öyle” diyebiliriz. Ama sorumlusu kim? Yine AKP.
Zira AKP 13 yıllık iktidarında demokratikleşme adımlarını atmadı. Anayasa değil kanun değişikliği ile halledilebilecek meseleleri bile halletmedi. Gece yarısı torbaları ile adeta hırsızlık yaparcasına Meclisten çok konuda kanun geçirdi, ama seçim sistemini değiştirmekte gönüllü olmadı. Zira özünde “demokrat” değildi.
Hem, AKP değil miydi, on üç yıl önce, yine bu seçim sistemiyle, oyuna oranla hak etmediği ölçüde yüksek sayıda milletvekili alan! Hep denir; “seçim kanunları bumerangdır, bir gün döner atanı vurur”.
Soru:
“İlle de Demokratlar…” diyerek hayal görüyorsunuz ve/veya hayal gösteriyorsunuz. Öyle bir halk hareketi var mı? Nerede?
Cevap için önce Türkiye’de parti olarak “görünen” siyasî akımlara bakalım:
“Halka Rağmen Halkçı”lar yani jakoben devrimci akımın partisi var mı. Evet var.
Milliyetçilik akımının partisi var mı? Evet, hem de iki zıt kutuptaki iki-üç parti ile var.
İslâm“cı”lar var mı? Evet var. Hem de küçük versiyonu Saadet ve “büyük görünen küçük versiyonu AKP” ile.
Peki Demokratlar var mı? Oy pusulasında varlar. Hem küçük bir grubun partisi olan “sosyal demokratlar” var. Hem küçük bir başka grubun partisi olarak “liberal demokratlar” var. Hem de eskiden büyük iken şimdi küçülmüş olan “gerçek demokratlar” varlar.
İşte bu gerçek Demokratların, “karizma sahibi” yani tanınmış adamları yok.
Zira olanların bir kısmı safdışı edildi.
Diğer bir kısmı evinden uçuruldu, transfer edildi. Bu günlerde kendilerine yeni yuvalar aradıklarını duyuyoruz.
Bir kısmının cilâsı kirletildi, gözden düşürüldü, etkileri kırıldı.
Bir kısmı da yerlerinde duruyorlar, ama üzerlerine projektör ışığı tutan yok. Görünmüyorlar. Tabiri caizse “bayrak asılı, ama görünmek için rüzgâr bekliyor”.
İşte bizim girişteki iki cümle ile kastımız; bu tabloyu doğru okumak ve gidişata yön vermek için Demokratlar ve Demokratlık lehine aktif olmak gerektiğini hatırlatmaktı.
Akla gelen soru: AKP bu dediğiniz Demokratların partisi değil mi?
El cevap: Siyaset bahçesinde partiler daldan kök atmaz! (Ayrıntılar gelecek yazıya…).