Akla gelen soru: AKP Demokratların partisi değil mi?
El cevap: Siyaset bahçesinde partiler daldan kök atmaz! (Ayrıntılar gelecek yazıya…).
Şimdi kaldığımız yerden devam edelim.
Ama önce on üç sene geriye gidelim.
AKP, kuruluşunda, “Fazilet Partisi’nin Yenilikçi Kanadı” olarak tarif ediliyordu. Tabiri caizse gübreli toprak ihtiva eden ve “Siyasal İslâm” denilen saksıda yetişmiş olan bir ağacın hormonlu büyüyen/büyütülen bir dalı durumundaydı.
Bu dal sulandı, büyüdü, serpildi ve saksısını taşıp Demokratların arazisine uzandı. Aynı dönemde Demokratların arazisi sahipsizleştirildi. Hem de “armuda sap takılarak, üzüme çöp sokularak”.
Sonra o dalın bir ucu toprağa değdirildi. Hatta sokuldu. Ama Demokrat toprağın üstündeki o dalın saksıdaki ana gövdesi ile irtibatı kesilmedi. Bu sayede dalı-yaprağı hep yeşil tutuldu.
Birileri ümitlendi, ümitle bekledi, başkalarına da ümit aşıladı: “Bu dal bu toprağa tutunur, bu bahçenin ağacı olur” dediler.
Ama on yıl sonra ortaya çıktı ki, o yabancı dal bu toprakta kök tutmadı, tutmaz da.
Özetle, “Siyaset bahçesinde partiler daldan kök atmaz, atmıyor, atmayacak”.
Sebep belli: Genetik kolay değişmez. Ya da “kırk yıllık Kâni’den olmuyor Yani!”
Kafa karıştıran husus, ağacı besleyen şey ile ağaca tipini veren şeyin farklılığının fark edilememesiydi.
Siyasette ağacı oy besler, ama o oy su gibidir her yere akabilir.
Ağaca rengini ve şeklini ise DNA’sı verir. Partilerin DNA’sı ise kurucu kadronun hedefleri ve gündemidir. Türkiye gibi demokratikleşmesini tamamlayamamış ülkelerde partilerin açıktan deklare ettiği hedefler ile gizliden niyet ettiği maksatlar da farklıdır ve elbette hükümde aslolan ikincisidir.
AKP, Demokratlardan oy aldı. Ama “muhafazakâr demokrat” bir parti değil.
Aslında partinin bazı ileri gelenleri, en azından ilk kuruluş yıllarında, AKP’nin muhafazakâr demokrat olmasını istedi. Ancak ana yapının bilhassa Avrupa Birliği konusundaki isteksizlikleri ve demokrasinin İslâm’la yakınlığı konusundaki tereddütleri bu iyi niyetlilerin ayaklarını bağladı.
Bizler de AKP’nin demokrat olmasını istedik. Zira dindarların demokratlaşmasını en çok bizler isteriz. Ancak demek ki bu talebimizi yeterince samimî duyuramamışız ki, başka daha ciddî maniler de engel oldu ve istememiz işe yaramadı.
Hatta AKP’ye güç ve destek veren Demokrat kitle (ya da çoğu kişinin bildiği deyimle orta sağ siyasetçi) ve çevresindeki seçmen de AKP’nin çekirdek kadrosunun demokratlaşmasını istedi. Ama başaramadı.
Gelinen noktada, AKP’nin, kurucu genetiğinin de etkisiyle, çok partili dönemde daha önce hiç görülmemiş ölçüde bir “tek adam partisi” ve “muhalefet düşmanı” bir siyasî hareket olduğu ortada.
Bu sebeple küçülmeli, küçülecek de.
Ey Demokratlar! Tarlanıza sahip çıkın artık.
Ve ey Demokrat seçmen! Suyunuzu kendi tarlanıza akıtın artık.