Son yazımızda Bediüzzaman’ın Meyve Risalesinde Dördüncü Mesele’de insanın ilgi/ilişki çevresini ve ilişkilerde yaşanan aşırılıkları teşhis ve tedavi zımnında yaptığı tahlili değerlendirdik ve şöyle bitirdik:
“Dünyanın ve siyasetin halini gören her akıl ve kalp eziliyor. İnsan olan her insan tevekkülsüzlükle gereksiz yere üzülüyor. Kendisini dünyanın çaresiz sahibi sanıyor. Şükürden şirke düşüyor.
“Oysa çare belli: Merkezinde insanın olduğu ilgi ve ilişki dairelerini merkeze gereksiz yakınlaştırmamak, ölçüsüz uzaklaştırmamak ve yerli yerinde tutmak.”
Akla gelen soru şu: Bu yazıyı ve benzer yazıları yazanlar ve yayınlayanlar da gazete çıkarmak ve okutmakla insanların zihninin dağılmasına sebep olmuyorlar mı?
Hayır, aksine. Bu gazete diğerlerinden farklı. Amacı bu ifrat ve tefrit durumunu teşhis ve tedavi etmek. Muhtevası da buna göre şekilleniyor. Meselâ “üçüncü sayfa”sı yok.
Yeni Asya’nın amacı sadece haber vermek değil. Haberi Risale perspektifinden yorumlamak. Yani Risalelerin bakış açısını güncele uyarlamak.
Yanlış olan, “haberdi-tartışmaydı” gazlarıyla ve “lâzımdı-cazipti” efsunlarıyla “o kanal senin bu kanal benim” diye zıp zıp gezerken kafasını kanalizasyona döndürmek. Yanlış bu.
Yoksa, ne okuyacağını bilen okuyucuya, özel ilgi alanına göre istikametli tercih sunmak ve ufkunu açmak yanlış değil, doğru ve gerekli. Yeni Asya bunu yapıyor.
Meselâ Dünyadan Haberler sayfasında “dünyada neler oluyor” sorusunu “İslâmı ilgilendiren neler oluyor, bir mü’min olarak ittihad-ı İslâm’ı temin etmek ve kıyameti geciktirmek adına hangi projeleri tatbik etmeliyiz” şeklinde sordurmak gibi.
Meselâ Siyaset sayfasında “siyaset âleminde neler oluyor” sorusu yerine, “insanın akıl ve kalp dairesine faydalı olacak hizmetleri yapacak bir devleti ve düzeni elde etmek için vatan ve memleket dairesinde kimden ne istemek lâzım” sorusunu cevaplamak gibi.
Meselâ Aile-Sağlık sayfasında “GDO’lu ürünler artıyor mu” sorusunu insanın mide ve vücut dairesi için vazifesini öğretmek üzere sordurmak gibi.
Ama hepsinin önüne, Lâhika sayfasına, Risalelerdeki derin mânâları keşfeden yazılar koymak ve böylece maddeye mânâ, cesede ruh, fikre istikamet, kalbe şevk vermek gibi.
Yazılarımızı internetten okuyan ve Gazetenin genelini görmediği gibi bizim “Hindistan Notları”nı da görmediği için olsa gerek “neden İslâm dünyası hakkında ümit ve müjde verici yazılar yazmıyorsunuz” diyen bir dost vardı.
Ona da cevabımız şu olsun:
Siz “ben”i değil “biz”i okuyunuz. “Bir yazarı”nı değil bütün Yeni Asya’yı okuyunuz. Zira ben ben değilim; ben “biz”iz, bir şahs-ı manevîyiz, zaten manevî şahıslar asrındayız.
Hem zira Yeni Asya yazarları “kafa fenerine göre dilediğini yazan ve yayınlatabilen şöhretli yazarlar” değiller.
Bu gazetenin her şeyini beğenmeyebilirsiniz; bu şart da değil mümkün de. Ama aktif okursanız etkileşim olur, karşılıklı katkı olur. Hem suizandan da kurtulmuş olursunuz.
Haksız mıyız?