Siyasette dönemler dönemleri kovalıyor.
Bir zamanlar, başörtü yasağı toplumsal dindarlık yasağının yani şeair yasağının sembolü idi.
Henüz Anayasa Mahkemesi özgürlükçü başörtüsü yorumları yapmaya başlamamıştı.
O dönemlerde, yasaklara karşı olan herkes, “kamusal alan”da “başörtüsü”ne sembolik bir siyasî anlam yüklüyor ve “başörtülü först leydi” hayali kuruyordu.
Kâinatta cari olan tedriç kanununu kırmızı sivil kitaplardan da ders alarak iyi okuyanlar ise bu kanunu sosyal hayata da tatbik ediyorlar ve “iyi olur elbet, ancak zamanı gelince...” diyorlardı ve “yüzde altmış yetmişin tam dindar olması şartı”nı hatırlatıyorlardı.
Şimdi “başörtülü först leydi” zamanındayız.
İyi oldu diyen herkes gibi biz de iyi oldu demek istiyoruz. Ama yutkunuyoruz. Zira olayın iman ve ahlâk boyutu ile hürriyet ve siyaset boyutu arasındaki ilişkiyi doğru kuramamaktan kaynaklanan problemlerimiz var.
Ya da “iman, hayat, şeriat” sıralamasını ezberleyemeyenlerden kaynaklanan bedeller ödüyoruz.
Şöyle ki: Başörtüsü önce örtüdür, önce “örtmek” içindir.
Bazı yeni AKP muhalifleri, “AKP’liler, örtüyü, dini siyasete alet etmek için örtüyorlarmış, şimdi anladık” diyorlar. Biz buna inanmıyoruz. İnanmak istemiyoruz.
Bir kısım AKP’lilerin dini siyasete isteyerek ya da istemeden alet ettikleri doğrudur da bizce örtü bu kapsamda değildir. Zira istismar, ancak inhisar varsa olur. Dileyen siyasetçi ya da siyasî eşi örtünebileceğine göre “örtünen AKP’lidir” ya da “örtünen bizdendir/sizdendir” denemez.
Ayrıca “İslâmda Örtünme”, “Hicab” gibi kitaplarla büyümüş bir neslin temsilcileri olan şimdiki ve önceki först leydilerimizin de örtüyü “dinî sebeple” ve “bu niyetle” “örttüklerine”, “taktıklarına” ya da “kullandıklarına” biz inanıyoruz, inanmak istiyoruz. Zira hüsnüzan asıldır.
Fakat bu inancımız konunun başka bir yönünü gündeme getirmememizi engellemiyor.
“Makyajlı başörtülü”lerden hepimiz şikâyetçi miyiz? Evet.
Makyajın bir güzellik gösterisi olduğunu ve gizlenme (hicab) meselesi olan başörtüsüne zıt olduğunu biliyoruz.
Dindar hanımın “mahremine onyedisinde ve yabancıya da yetmişinde imiş gibi görünmesi” prensibini seviyoruz.
Makyajlı, süslü, gösterişli başörtüsünün “örtü” olmadığını biliyoruz.
İşte bu yüzden, kızlarımızın, “hürriyette yardım” aldıklarımızı “tesettürde örnek” almalarını istemiyoruz. Onları kendilerini feda etmiş siyasiler olarak biliyor ve mazide bırakmak istiyoruz.
Bu sebeple de “makyajsız först leydi” dönemini hayal ediyoruz.
Peki o dönemi iple çekiyor muyuz? Şüpheli.