Bir soru cümlesi: Merkezkaç kuvvet nedir?
Başka bir soru cümlesi: Merkez kaç kuvvettir?
Önemli olan aradaki farktır.
Merkezde yer almakta iken, o kuvvete katkı yapanlara bakalım.
Bazıları mıknatıs gibidir, gücünden bir şey kaybetmez. Bazıları demir gibidir, sebat eder.
Böylece her ekip vahid-i sahihi bulur, birlikte hareket ederek umumî maksada yönelirler.
Amma bazıları var ya… O bazıları ifrat ve tefritlerle kendi hareketini bozarlar. Böylece merkezkaç kuvvete yenilirler ve merkezden savrulurlar.
O bazıları böylece artık o merkez kuvvete katkı yapmaktan, mecburen, yani istemeseler de vazgeçerler.
O kuvvete rakip olurlar. Kendilerini büyük görürler. Merkezin gücünü küçümserler.
“Artık ben merkezim” derler.
“Merkez de kim oluyor ki” derler.
“Merkez de kaç kuvvetmiş, yüzde bir bile değil” derler.
Oysa bilmezler ki ifrat ve tefritler yüzünden merkezden savrulan, ama kendisini merkez sanan çok sayıda yeni ve küçük parça var.
Yani güneş, yine güneş. Merkez yine merkez. Olan, o güneşten kopan parçalara oluyor. Savrulup gidiyorlar.
Ama kimseyi suçlamaya hakları yok.
Öyle ya, kopmayan, kopmadan durmayı başarıyor da, kopana ne olmuş da kopuyor.
Bir de merkezden kopmaya başlayınca dönüp kendisine bakması gerekirken, merkeze bakıp burun kıvıran var ya.
“O merkez artık merkez değil, merkez benim” diyen var ya. Ya da “geride kalan yüzde birdir” diyen var ya…
İşte o iflâh olmaz.
“Uygun adım” yürüyen bir askerî birliğe bakalım. Ayağının freni varken bölükten hızlı yürüyen de ayrılmış demektir. Bölükle beraber yürüme gücü varken, bölükten yavaş yürüyen de kendi kendisini ayırmış olur.
Bu ayrılanlar geri de dönemez. Dönse de kenetlenemez.
Ama tövbe kapısı açıktır elbette... Tövbe eder ve “Ben benden vazgeçtim, biz havuzunda eriyip biz olmaya geldim” derse, elbette yeniden kenetlenebilir.
Zira merkez kimseyi kaçırmaz. Merkeze bağlı herkese kucak açar, yetki verir, iradesine hürmet eder. Gerektiğinde ders de verir elbette. Hem de gazete lisanıyla…
Ayrılıp giden ise gitmiş olur, hem de tek başına. Zira “muhalefette birleşmek” diye bir birleşme türü yoktur.
Ne demiştik başta?
Önemli olan, aradaki farktır.
Daha da önemli olanı söyleyelim mi? “İki arada bir derede gark”tır.