"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meşveret: Haktan ehakka giden doğru yol

Ahmet BATTAL
10 Ocak 2015, Cumartesi
Meşveretle ilgili son yazımız da hayli değerlendirme aldı. Bu da meşverettir. Bu gün bazı soru ve eleştirileri değerlendirelim.

Ama önce söyleyelim ki bizim bakışımız olabildiğince genel ve mücerret. Esasa ve prensibe dair yazmaya çalışıyoruz. 

Oysa bazı okuyucularımız, yazılarımızı, kendi yaşadıklarından yola çıkarak verdiği kendi hususî hükmüne göre değerlendiriyor. Onlar da haklılar. Sadece “makam farkı” var. Dileriz, bunu da nazara alsınlar. 

Deniliyor ki “sen meşveret kararlarının tartışılmasına izin veriyorsun. Delilin nedir?” 

Delilimiz Bediüzzaman’ın Sözler’in sonunda Lemaat’ta söyledikleri: 

“Hakkı bulduktan sonra ehak için ihtilâfı çıkarma. Ey talib-i hakikat! Mâdem hakta ittifak, ehakta ihtilâftır. Bâzan hak, ehaktan ehaktır. Hem de olur hasen, ahsenden ahsen.”

Bu cümlelerin meşveretler açısından mânâsı şu olabilir:  

Otuz kişilik meşveretin onaltı reyle karar alması hak ise evet diyenlerin yirmiye ulaşması ehaktır. Yirmi iki kişinin evet demesi hak ise otuz kişinin oybirliğini istemek ehaktır. 

Evet, en iyisi, hiç şüphesiz, oybirliğini elde etmektir. Ama bu her zaman mümkün olmaz. Müzakereleri oybirliğini elde edinceye kadar ve ilânihaye sürdüremezsiniz. Bir noktaya geldiğinizde müzakereyi bitirmek ve reyi ortaya çıkarmak şarttır. 

Reyler ortaya çıktıktan sonra toplantıyı sürdürüp konuyu yeniden müzakereye açmakta ısrarcı olmak ve “siz bunu yapmazsanız ben de karara uymam” demek ehak için ihtilâf çıkarmak demektir.  

Zira burada “oybirliği sağlansın”dan başka “illa benim dediğim olsun” zihniyeti söz konusu olabilir.

Meselâ mahalli seçimde oy kullanmak gibi, bir defada olup bitecek bir gündem konusu için, hele seçim de geçtikten sonra, “şöyle yanlış böyle eksik” diyerek, konuyu yeniden ve yeniden insanların önüne getirmek, “daha iyiyi bulmaya çalışmak” değildir. Görünüşte ehak için çalışmak da dense aslında düpedüz ihtilâf çıkarmaktır. 

Buna mukabil sürekli uygulama konusu durumundaki bir meşveret kararı hakkında yeniden müzakere istemek farklı bir husustur. 

Meselâ ders usûlü ile ilgili bir meşveret kararı hakkında, kendi zemininde ve kendi muhataplarına, “bu kararla belirlenen usûl yanlış, değiştirmeli ve şu usulü uygulamalıyız” demekte ne mahzur olabilir ki?  

O halde özetle; 

Bir meşveret heyetinin üyelerinden ya da seçenlerinden bir kişi çıkıp şöyle söylese: 

“Kararı alan heyete zaten sözüm yok, karara da hürmetim tam ve bilhassa karara uymaya da ahdettim. Ancak ben bu gün bu konunun tam bir bilgi ile müzakere edilmediğini düşünüyorum. Yani yöntem konusunda eksikler olduğu kanaatindeyim. Hatta karar uygulanmaya başlayınca yanlış ve eksikleri de görülecek. Ben de bu yüzden hak namına konuyu yeniden gündeme getireceğim ve dolayısıyla kararı ve uygulamayı değiştirmeye çalışacağım. Bu benim için hak değil vazifedir.” 

Bunda ne mahzur var?  

Okunma Sayısı: 1980
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmed denizeri

    12.1.2015 19:09:17

    Zaman cemaat zamanı olduğundan"uygun adım marş "tabiri uygun olmamış.zaten meşveret de uygun adımdan insanları halas etmek için emredilmiş.diğer husus ta "meşveret emredilmiş kararları değil"demek meşverete uymamanın yeni bir gerekçesi olarak kullanılır.meşveret niye yapılıyor ki.karar olmazsa meşveret olmuş olur mu?diktatörler öyle yaparmış gerçi.diğeri bir cemaat fikrini kamuoyuna deklare ederse o fikri konuşmak tartışmak neden gıybet olsun.fena şeyler söylemek ayrı mesele.

  • Hasan Kar

    10.1.2015 10:33:43

    "Meşveret-i şer'iyye ile reylerinizi teşettütten muhafaza ediniz.İhlas Risalesinin düsturlarını her vakit göz önünde bulundurunuz.Yoksa, az bir ihtilaf bu vakitte Risale-i Nur'a büyük bir zarar verebilir. (Kastamonu,s.340) düsturları gereği Meşveretlerde;her türlü teklif sunulabilir,görüşler, tarafsız bir şekilde beyan edilir,serbest irade ile Allah rızası için rey izhar edilir,başkası tahkir edilemez, "hak yalnız benim söylediğimdir" denilemez,Ama müzakere bittikten sonra ALINMIŞ KARAR HERKESİ BAĞLAR. NE YÖNDE FİKİR BEYAN ETMİŞ OLURSA OLSUN, HEYET ÜYELERİ ALINMIŞ OLAN KARARIN TATBİKİNDE AZİM VE SEBAT GÖSTERİR. Bu çerçevede ortaya attığınız fikirlerin BAZILARI Meşvereti ihtilafa düşürerek, "TEŞETTÜTE" savuracak, azmini ve Sebatını kıracak şekilde meseleyi sulandıran ve bulandıran bir içerik barındırıyor.

  • mustafa yaprak

    10.1.2015 01:44:57

    Ahmet hocam yazılarınızı beğeni ile takip ediyorum.özellikle meşveret başlıklı yazılarınızdan dolayı tebrik etmek istiyorum.fakat bir önceki yazınızı yorumlayarak rahatsız olduğum kısımları dile getirmeye çalışmıştım."makam farkı" derken,ne demek istediğinizi anlamış değilim.okuyucu kitlesinin tamamı dikkate alınarak yazılmalı diye düşünüyorum,makama göre haklılıklar değişebilir mi?Aslında ben "caiz gıybet " cümlesine yabancıyım.onu kalbime koyamıyorum.asıl mesele bu.tekrar söylemek istiyorum.Bu cümle su-i istimallere yol açabilecek bir ifade.Ehakkı bulma gayreti mi?gıybet mi?Bunları ayırabilmek zor olabilir.Gıybet etmeye meyilli bir nefis ehakkı bulma gayretindeyim diye,bir yanlışa düşülebilir.kulislere ise gıybetin giremeyeceği garantisini de vermek çok zor.madem bâzan hak, ehaktan ehaksa,hakta sebat etmek,neticeleri beklemek daha ehaktır..selamlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı