Geçen akşam Kırıkkale’de Yeni Asya okuyucularıyla buluştuk. Konuştuk, okuduk, dinledik.
Sohbet faslında, Yeni Asya’yı uzun süre takip etmiş olan ve bir fasıladan sonra yeniden takip etmeye başlayacağını anladığımız bir eski muhterem okuyucumuz bazı sorular sordu:
-“Filanca siyasetçi parti değiştirdikten sonra bu haberin altında yer alan yorumlarda o siyasetçi için ağır kelimeler kullanıldı, neden?”
“Filanca siyasetçi toplantı yaptı, ama gazetemiz haberini vermedi, neden?”
“Filanca şehirde, Risalelerden bahsedilen güzel bir faaliyet yapıldı ama gazetemiz haberini fotoğrafsız ve küçük verdi, neden?”
Sorularından bunalmadık, sıkılmadık da.
Sadece anlamaya çalıştık.
Kendince haklıydı. Ama bu konularda kararları veren ve mesleği gazetecilik olan kişilerin de “kendilerince haklı” olabileceklerini unutmaması gerektiğini söyledik. Haklı buldu.
Kızmıştı. Ama bu kızgınlığının, aslında, yerelde yaptığı siyaset denemesinin ve siyasetle kurduğu yakın ilişkinin, elini ya da kalbini yakmış olmasından kaynaklanmış olabileceğini anlattık. İtiraz etmedi.
Doluydu ve anlatmaya istekliydi. Ama anladık ki, iyi niyetliydi. Bu iyi niyetinin Yeni Asya’yı okumak ve okutmak biçiminde destek olarak fiilen de sürmesi gerektiğini anlattık. Kabul etti. Memnun olduk.
“Hatasız dost arayan dostsuz kalır” kelam-ı kibarını hatırlattık. Daha fazlasını söylemedik, söyletmedik.
Misafirliğimizi bildik.
Misafirdik sonuçta…
Ne demişler; “Misafir ev sahibinin kölesidir”, ama unutmamak lâzım ki “köleye eziyet caiz değildir”.
Yol arkadaşımız Furkan Şahin, dönüş yolunda hukukçuluğunu da konuşturdu ve sohbette okunan bir metne yapılan yorumla ilgili ağır ve mühim sorusunu sordu.
Mektubat’ta 21. Mektup’ta geçen cümle şuydu:
“Dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. Ve en âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır.”
Okuyanın izahı ve yorumu da şuydu:
“Ana babanın evladına karşı tartışmasız biçimde kendisini gösteren fıtri bir şefkati var. Buna karşılık evladından hürmet görmek de ana babanın hakkıdır. Ama Kur’ân’ın bildirdiği bu hak, insan hakları listesine birinci sıradan girmesi gerekirken, maalesef modern hukukta kendisine yer bulamamış. Kanunlar ve hukuk kitapları böyle bir haktan bahsetmiyor.”
Furkan’ın sorusu ise şuydu:
Bir Kur’ân tefsiri olarak Risalelerde geçen ve adalet kavramı olarak üzerinde durulan, ama modern hukukun üzerinde durmadığı başka hangi esaslı haklar ve yükümlülükler var?
Soru size havale. Cevaplarınızı bekliyoruz.