"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müteveffa hakkında yorumda öncelik

Ahmet BATTAL
20 Ağustos 2015, Perşembe
Vefat etmiş mü’min ve mümeyyiz şahıslar hakkında “ileri-geri” konuşmak dinen de ahlâken de caiz değil elbet. Ama aynı kural hayatta bulunanlar için de geçerli.

Yani sadece ölülerimizi değil, dirilerimizi de, gıyabında konuşurken, hayırla yâdetmemiz gerekir.

Bununla birlikte, dirileri ya da ölüleri hayırla yâdetmek, onların fikirleri ve tercihleri hakkında konuşmaya mani değil ve olmamalı.

Meselâ bu satırların yazarı ölünce bu satırlardaki fikirler artık müzakereye kapanacak mı?

Elbette hayır. Zira fikirler, unutulunca ölür, konuşuldukça yaşar!

Bu konuşma, lehte de aleyhte de olabilir.

Bu konuşma “kişileri bilgilendirmek” amacıyla yapılabilir.

Bu tür bir konuşma, ilkeleri teyit etmek ve bu vesileyle örnek vermek bağlamında da yapılabilir.

Zira bir kişi bir fikre sahipse ve o fikri açıklamışsa, fikrinden vazgeçmediği sürece, o fikrin kendisiyle birlikte anılmasına da izin veriyor demektir.

Ya da bir kişi bir tarzı ya da tavrı ortaya koymuşsa ve bunu gizli değil açıktan, arızi değil sürekli yapmışsa ve vazgeçtiğine dair bir işaret ya da emare de yoksa bu tavrın eleştirisi neden gıybet olsun ki?

Bir müteveffanın hayattaki tavrının birilerine örnek olmayı sürdüreceğini varsayalım. Bu tavır bir başkalarına göre hatalı ise, o başkalarının, kendince delilleriyle hatayı ortaya koyması neden yanlış olsun ki?

Meselâ mezhep imamlarını düşünelim. Ya da meselâ kitap telif etmiş eski dönem âlimlerini nazara alalım. Fikirleri hakkında yorum yapmak günah mı?

Ya da meselâ Bediüzzaman’a bakalım. Mealen, “benim fikrimi de sırf ben dedim diye doğru kabul etmeyin, mihenge (ölçü taşına) vurun, altın çıkarsa alın, bakır çıkarsa bin gıybeti de ekleyip bana iade edin” dediğine göre yanlış fikrin gıybeti caizdir.

Meselâ Bediüzzaman’ın talebesi de olmuş bir zatın fikirleri ve bu fikirler bağlamında ortaya koyduğu eylemleri tartışılmaz mıdır? Mutlak doğru mudur? Böyledir diyen, dinde vahyin ve aklın yerine bir dogmatik kaynağı koymuş olmaz mı?

Din hizmetkârlarının neyi “dokunulmaz”dır? Dindarlar sorumsuz ve lâyüs’el midir? Hayır, kesinlikle hayır.

Günahı ve bilhassa gizli işlenen günahı elbette örtmek lâzım. Ama fikirleri ve fikir yansıması olan fiilleri tartışmaya devam etmek lâzım.

Elbette adabıyla. Gazetemizin bütün yazarlarının yaptığı gibi. Bilhassa son günlerde, Merhum Salih Özcan hakkında Kâzım Güleçyüz’ün yaptığı gibi...

Okunma Sayısı: 2505
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    20.8.2015 08:29:03

    Eğer bir kişi,bir kişiye veya partiye mutlak taraf olmuş ise,siz ne yaparsanız yapın,ne yazarsanız yazın,o kişi veya partinin yanlışlarını ona kabul ettiremezsiniz.Çünkü beyin ipotek edilmiş,zihin tarafgirlik zehri ile zehirlenmiştir.Galiba bu noktaya dikkatları çekip muhakeme ettirmek için;Üstadımız Her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyin,mihenge vurunuz diyor.Körü körün hareket etmemek ve aldanmamak için insanı son derece dikkate sevk ediyor.Çarşıdaki bütün fikir ve düşünceler mutlaka ama mutlaka mihengin süzgecinden geçirilmelidir.Hele günümüzde bu husus, mutlak zaruret haline gelmiştir.O kadar çok silik ve yanlış düşünceler kol geziyor ki eğer insanın zihin altyapısında çok sağlam argumanlar,köklü ve derin fikir ve düşünceler olmazsa her an için aldanıp,vartalara yuvarlanmak ihtimali vardır.Son derece dikkatli olmak durumundayız vesselam...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı