"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Muvazaa ve kanuna karşı hile

Ahmet BATTAL
09 Şubat 2019, Cumartesi 00:03
Son yazımızda imza sahteliği meselesinden yola çıkarak kavramları doğru öğrenmemenin ve doğru kullanmamanın risklerinden bahsetmiştik.

Bugün iki kavramı anlatalım. 

Danışıklılık olarak da tarif edilen muvazaa, görünüşte durum ile gerçek durum arasında fark meydana getirmektir. Bir tür perdeleme ya da peçeleme işlemidir denilebilir. 

Kanun muvazaaya her zaman müdahale etmez, engel olmaz. Muvazaa kanundaki emredici kurallara yani kamu düzenine aykırı değilse kanun karışmaz. İlişkinin taraflarının iradesine önem ve değer verir. 

Ama muvazaa aynı zamanda kanuna karşı hile oluşturuyorsa, bu halde kanun muvazaalı işlemi geçersiz sayar, hatta bazen bunu yapanları cezalandırır. 

Bazı örnekler verelim: 

1. Bir sermayedar kendi birikmiş parasıyla ticaret yapıp para kazanmak işini bizzat kendisi ve kendi adına yapabileceği gibi sermayesini güvendiği bir kişiye emanet edip onun üzerinden de yapabilir. Şirket kurmayı düşünüyorsa sermayesini kendi adına şirketleştirebileceği gibi perde ardından yönetmek ve kâr elde etmek üzere güvendiği kişiye şirket kurdurabilir. Kanun bu muvazaaya karışmaz. 

Ama meselâ Bankacılık Kanunu banka kuracak ve yönetecek kişiyi devletin yani Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun tanımasını ve denetlemesini istiyor. Bu sebeple de başkasının parasıyla banka kurmayı yasaklıyor. Yani bu sektörde kanun bu muvazaayı kanuna karşı hile sayıyor ve engelliyor. 

2. Kanun para kazanmak için anaokulundan liseye kadar eğitim kurumu açmaya izin veriyor. Ama kanun para kazanmak için üniversite kurmayı yasaklıyor. 

Dolayısıyla bir vakıf üniversitesinin kurucuları ya da yöneticileri o üniversitenin imkânlarını muvazaalı işlemlerle kendi lehlerine kullanmaya kalkarlarsa bu örtülü kazanç aktarımı kanuna karşı hile oluşturur, Yükseköğretim Kurulu tarafından denetlenip tesbiti ve cezalandırılması gereken bir suçtur. 

3. Bir baba, mallarının bir kısmını (kanunun izin verdiği kadar kısmını) dilediği kişiye vasiyet edebilir. Ayrıca bu işi sağlığında gerçek bir bağış olarak yapabileceği gibi bağışı satış göstererek de yapabilir. Kanun bu muvazaaya karışmaz. 

Ama aynı kişi evlâtlarının tümünü ya da bir kısmını kanunî miras hakkından mahrum etmek için, malının miras dağıtılırken kanunen evlâtlarının hakkı olacak olan kısmını görünüşte satmış gibi yaparak bağışlasa, bu işlem kanuna karşı hile oluşturur ve satış bozulur. 

4. Malları borçlarını ödemeye yetmeyecek kadar azalan ya da diğer ifadeyle borçları malları ile ödenemeyecek kadar çoğalan bir kişi icra takibiyle karşılaştığında tüm mallarını kaybetmemek için mallarını görünüşte satış işlemleriyle elden çıkarsa, alacaklılar kanuna karşı hile oluşturan bu muvazaalı satışı iptal ettirebilirler. 

Aynı durum, yeterli malı olan, ama borcunu ödemek istemediği için icra takibinden kurtulmak üzere mallarını ve parasını muvazaalı işlemlerle başkasının üzerine devreden kişinin işlemleri için de geçerlidir. 

Üstelik, bu muvazaa kaç art arda işlemle yapılmış olursa olsun, sonuç değişmez. Devirlerin hileli olduğu ispat edildiği takdirde, devralandaki mala el konulur.  

5. Bir dinî ya da sosyal grup, aslında kâr amacı gütmeyen organizasyonları için dernek kurabileceği gibi kanuna göre kâr amacı gütmesi gereken bir şirket de kurabilir. Görünüşte şirket olan bu tüzel kişi yıllar içinde hiç kâr dağıtmamışsa bir tür derneğe dönüştüğü ve dolayısıyla artık hiç kâr dağıtmayacağı kabul edilebilir. 

6. Bir siyasî parti, çeşitli kaynaklardan gelen gelirlerini sahte ve şişkin faturalarla “harcamış gibi” yapıp liderinin ya da yöneticilerinin şahsî malı olarak altına yatırsa ya da bina ve benzeri yatırıma dönüştürse bu mallar gerçekte şahsın veya mirasçılarının değil partinin malı olarak işlem görür ya da görmelidir. 

Şimdi soralım. 

Bir siyasetçi bu tür bir muvazaayı risklerine rağmen neden yapar? 

Cevap belli. Çünkü devlet parti kapatma konusunda maalesef çok başarılı. Dolayısıyla siyasetçiler ve bilhassa radikal siyasetçiler devlete güvenmiyorlar. Kendilerince haklı olarak çeşitli muvazaalı işlemlerle tedbir alıyorlar. Ama bu tedbirler aslında kanuna karşı hile niteliğinde. 

Neden kanuna karşı hile niteliğindeki muvazaalı işlemler bizim memleketimizde bu kadar çok oluyor?

Aklınıza ne geldi? Bir tür “münafıklık” değil mi? 

Bizce de sebep belli. Gönüllülük esasına dayanan demokratik ve şeffaf bir devlet ve toplum yapısına bir türlü ulaşamadık. O yüzden diplerdeyiz. 

Ama ümitliyiz. Nefesimiz de kuvvetli. Çıkacağız dipten. Hem de akıl ceplerimiz tecrübeyle dolu olarak! 

Okunma Sayısı: 6758
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı