“Siyaset yazma da ne yazarsan yaz” dediler.
“Olur” dedik. Söz verdik.
Ama gözümüz klavyeyi görünce gönlümüz sorulara başladı:
Acaba “siyaset yazma” derken ne kastediyorlardı? Bizim yazılarımızdaki siyasetten mi bıkmışlardı, yoksa memleketteki siyasetten mi?
“Siyasetçileri eleştirme” mi demek istiyorlardı, “bürokratlara gönderme yapma” mı diyorlardı?
Hatta acaba “devlete hiçbir konuda itiraz etme” mi diyorlardı?
Ya da mesela “hakim-savcıya akıl vermeyi bırak, sen adalet işlerini onlardan iyi mi bileceksin” mi demişlerdi?
Sustuk. Düşündük.
“Adalet istemek neden yanlış olsun ki” demedik.
“Biz eleştiri değil tavsiyede bulunuyoruz, bunun neresi yanlış” da diyemedik.
Bıkkınlık, yılgınlık, suskunluk yakınımıza kadar gelmiş. Konuşmak zor.
Susmayı denedik. Klavye izin vermedi.
O halde ne yazalım?
Müjdeler yazalım.
Öncelikle, bilelim ki hervele zamanındayız.
Bilenler hatırlar: Hacda, Kâbe-i Muazzama’nın yanındaki Safa ile Merve tepeleri arasında yürümekten ibaret olan say ibadetinde belirli bir mekan vardır. Oraya gelindiğinde beli bükükler bile olabildiğince dik durur. Orada yavaş yürünmez, yavaşça koşulur. Maksat zındık şeytana ve sinsi düşmana sembolik olarak gözdağı vermektir. Zaten Safa ve Merve de semboldür ve Allah’ın şeairindendir.
Milletin imanının takviyesi için önce moralinin yükselmesi lazım. Böyle zamanlarda bilhassa moral yükseltici sembollerin arttırılması lazım.
Nitekim artıyor da.
Biz de bu kapsamda ümitli müjdeleri yazalım dedik.
Mesela Ankara’da hem de “en kara halet”in kaynağına en yakın yerde yapılan cumartesi akşamı sohbetlerine iştirak edenlerin sayısının ikiye katlandığını yazalım, dedik.
Davet açık. Dileyen gitsin görsün.
Mesela o mübarek yerin hemen altında hem de adı GMK(!) olan bulvar üzerindeki Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesinde mevcut üç sohbet halkasına iki halkanın daha ilave edildiğini yazalım da “yazmak için okuma” yapanların iştahı kabarsın.
Mesela bazı sohbet mekanlarına gelmekten korkan az sayıda zayıfların yerini çok sayıda yeni kuvvetlilerin aldığını müjdeleyelim.
Bu güzel haberlerin dersi nedir?
Şudur: Merak etmeyin. Kıyamete daha çok var. Herkes işine baksın. Ama asıl işine!