"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Neden siyasî rekabet zannediliyor - 2

Ahmet BATTAL
10 Kasım 2016, Perşembe
Son yazımızda, Bediüzzaman’ın ve Nur Talebelerinin iman hizmeti kapsamındaki faaliyetinin 1925-1950 arasında tek parti dönemi muktedirleri tarafından yanlış olarak siyaset ya da siyasî rekabet zannedilmesinin sebebini ele aldık.

Özeti şuydu: Risale-i Nur’un asıl işi iman hizmeti ve bu hizmetle küfrün belini kırıyor. Ama küfr-ü mutlakı yıkmakla onun iki siyasî sonucunu (avamdaki anarşiyi ve yöneticideki istibdadı) da teşhis edip ortadan kaldırıyor. 

Enteresandır. Bilhassa ikinci demokrasi denemesinin başladığı 1946’dan itibaren, görünüşte din lehinde ya da din adına siyaset yapan bazı dindarlar da Nurcuların siyaset yaptığını varsaymışlar. 

Daha ilginci, bu gruptakiler de kendilerini Nurcularla dost ve hatta paralel görmek istemişler. Yetmemiş, Nurcuları kendi içlerine ya da yanlarına çekmek istemişler. (Çekemeyince ne dediklerini tahmin edebilirsiniz: Kedi ve yetişemediği et misali!).

Bediüzzaman CHP’ye yaptığı izahın ve ikazın aynısını onlara da yapmış. (Bu ders bilhassa bu gün çok kıymetli). 

Sadık, İbrahim ve Zübeyir isimli talebelerine yazdırdığı ve Emirdağ Lâhikası’nda yer alan-aşağıya aldığımız-mektubunda, Bediüzzaman, “dindar siyasetçiler” ya da “siyasetli cemaatler” ile Nurcuların farkını ortaya koyuyor ve Nurculara da o cemaatlerle ilişkideki ölçünün dersini veriyor.

Ön bilgi verelim: Eşref Edip’in Sebilürreşad dergisi de Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergisi de din lehinde yayın yapıyorlar. Risaleleri ve Nurcuları da müdafaa ediyorlar. Hatta Bediüzzaman’ın hayatından ve Risale-i Nur Külliyatı’ndan bazı parçaları da yayınlıyorlar. 

Ama bu yayınları yapan ekiplerin aynı zamanda siyasî bir tarzları ve tercihleri de var: Dindarların partileşerek devlet iktidarını elde etmesi için gayret ediyorlar. 

Daha da önemlisi dindar olan herkesin ve bu arada Nurcuların kendilerine destek olmasını neredeyse dinî bir şart olarak görüyorlar. Onları yanlarına çekmeye ve kendi içtimaî ve siyasî cereyanlarına tabi etmeye çalışıyorlar. 

Yine mektuptan, bu gibi zatların, Nurcuların sohbet ortamlarını da bu maksatla bir tür propaganda alanı olarak kullanmaya çalıştıkları anlaşılıyor. 

Bediüzzaman ise, onları, bu siyasî tercihleri sebebiyle, nazikçe ve dikkatli biçimde kapının dışında tutuyor. Ders ortamlarını, Risaleleri ve Nurcuları siyasete alet etmelerini istemiyor, engelleyebilmek için de net bir tavır koyuyor. 

Mektup aynen şöyle:

“Eşref Edip kırk seneden beri iman hizmetinde benim arkadaşım ve Sebilürreşad’da makale yazan ve şimdi vefat eden çok kıymetli kardeşlerimin mümessili ve hakikî İslâmiyet mücahidlerinden bir kardeşimdir. Ve Nurun bir hâmisidir. Ben vefat etsem de, Eşref Edip Nurcular içinde bulunmasıyla büyük bir teselli buluyorum.

“Fakat Nur Risalelerinin ve Nurcuların siyasetle alâkaları yok. Ve Risale-i Nur, rıza-i İlâhîden başka hiçbir şeye âlet edilmediğinden, mümkün olduğu kadar Risale-i Nur’un mensupları, içtimaî ve siyasî cereyanlara karışmak istemiyorlar. 

“Yalnız Sebilürreşad, Doğu gibi mücahidler iman hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz, fakat siyaset noktasında değil. 

“Çünkü iman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost düşman, derste fark etmez. 

“Halbuki siyaset tarafgirliği, bu mânâyı zedeler, ihlâs kırılır. 

“Onun içindir ki, Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip Nuru hiçbir şeye âlet etmediler. Siyaset topuzuna el atmadılar.

“Hem Nur Risaleleri küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altındaki anarşiliği ve üstündeki istibdad-ı mutlakı kırdığı cihetle, bir nevi siyasete teması var tevehhüm edilmiş. Hâlbuki Nurun tercümanı, bir tek mesele-i imaniyeyi dünya saltanatına değişmediğini mahkemelerde dâvâ edip yirmi beş sene tarz-ı hayatıyla ve emarelerle ispat etmiştir.”

Bu mektuptan çıkarılabilecek hüküm cümleleri şunlar olabilir:

1. Dindar siyasetçiler ile Nurcular, şüphesiz dinen kardeştirler. Aslolan da budur. 

2. Ama fark da var: Nurcular sadece iman hizmeti yaparken, dindar siyasetçiler siyasî hedefler de güdüyorlar. 

3. Elbette Nurcular’ın da siyasî parti tercihi var: Jakoben CHP’yi ya da milliyetçileri tercih etmedikleri gibi, demokrat olmayan dindarları da tercih etmiyorlar. “Demokratlar”ı tercih ediyorlar. 

4. Dindar siyasetçiler ise partileşerek iktidar olmaya çalışıyorlar.  

5. Dindar siyasetçilerle Nurcuların iç içe geçmesi halinde iman hizmeti tehlikeye girebilir. 

6. İman dersine gelenlere “seçmen adayı” gözüyle bakan dindar siyasetçiler sohbet mekânlarını da “oy deposu” gibi görmeye ve göstermeye, yani siyasete alet etmeye başlayabilirler.

7. Nurcular ise, onlara “hayır, bin kere hayır, dinde kardeşiz, ama siyasette size tabi olma mecburiyetimiz yok, hem sizin dini ve dinî ortamları siyasete alet etme ihtimaliniz var” derler ve demeliler.

Okunma Sayısı: 2128
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdurrahman KOÇAK

    10.11.2016 19:24:25

    Tebrikler sayın hocam....Çok açık ve ikna edici açıklamalar...

  • Mustafa Sabur

    10.11.2016 12:47:13

    İcmâ-ı ümmet, şeriatta bir delil-i yakînîdir. Rey-i cumhur, şeriatta bir esastır. Meyelân-ı âmme şeriatta mûteber ve muhteremdir. Bediüzzaman

  • demokrat

    10.11.2016 10:47:48

    Hocam bu minvaldeki yazılar hem açıklayıcı,hem yol gösterici hem de muhatapları ikna edici olabiliyor.Bu tarz yazılar 80'li yılların Yeni Asya'sının -daha önce-yaptığı gibi yurt içi ve dışında Nurcular arasındaki ortak dili pekiştirmesine vesile oluyor.Lütfen devam....Anlaşılır,yalın ve özlü anlatımınız da işin cabası...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı