Bazıları sizdeki/bizdeki hali görüyor ve soruyor: Gerçekten ümitli misiniz? Neden ümitlisiniz?
Evet … ümitliyiz, zira “ye’sin burnunun rağmına” olarak çok engelleri aştık. Aştığımız son ümitsizlik burnuna da Ümit Burnu dedik.
O zamandan bu yana artık kalp haritamızda ümitsizliğe yer yok. Artık yüzümüz güneşe doğru.
Evet, ümitliyiz. Zira mukaddes kitabımız ümidi emrediyor. Biz bu emrin gönül erleriyiz.
Ümitliyiz, zira asrımızın kitapları da ümidi teyit ediyor. Biz bu müeyyidenin sahipleriyiz.
Ümitliyiz, zira gençliğimiz var. Geleceğimiz var.
Biliyoruz, ümitsizliğe sevk eden çeşitli sebepler ve bahaneler de var.
Ama ümitvâr olmak için de çok hakiki sebepler var.
En başta geleni de şu:
Cin şişeden çıkmış. Artık girmez, girdirilemez.
Hürriyet ateşi bir kere yandırılmış, artık söndürülemez.
Zira ne milletin kalbinden ne de ferdin kalbinden, asla çıkarılamayan bir kordur o.
Bu toplum artık muhalefete alışkındır.
Bakmayın korkulara teslim olmuş gibi yaptığına.
Sanmayın ölmüş.
Ölü taklidi yapıyor.
Vaktini bekliyor.
Şartları tamamlanınca yeniden kalkacak ve hakiki ve samimi hürriyetin bayrağını kendi aleminde de dalgalandıracak.
Hem, böyle gelmemiş ki böyle gitsin.
“…muş/mış gibi” yapmayı öğrenenler korkmuş ve susmuş gibi yapmayı da öğrenmiş olabilirler.
Ama insan ikiyüzlülüğü de iki gönüllülüğü de uzun süre saklayamaz.
Ademoğlunun kalbinden idrak kaldırılmadığı sürece bu böyledir.
O halde bize düşen…
Çalışmaktır yazmaktır, okumaktır.
Bize düşen konuşmaktır. Konuşana sus dememektir.
Hedefimiz “Konuşan Türkiye”ye yeniden kavuşmaktır.
Yolumuz yöntemimiz bellidir: Müsbet hareket.
Hareket ama müsbet olanından…
Ve müsbet ama hareketli olmaktır.
Hem tarih şahittir:
Muhalefetli toplumda korkuya dayalı muhalefetsiz iktidar ilanihaye sürdürülemez.
Haydi gayret...