"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nemetre?

Ahmet BATTAL
08 Aralık 2018, Cumartesi
Hürriyet’in geçen gün verdiği haber şöyle:

“FETÖ” mensuplarının başka isimler kullanarak ders kitaplarına sızmaya çalıştığını tesbit eden MEB, bu sene kitap taramalarında ilk kez yapay zekâ intihal yazılım programını kullanmaya başladı.

Fırat Üniversitesi’nde geliştirilen programa 3 bin 400 ders kitabı ile “FETÖ”ye ait 25 bine yakın eğitim materyali tanıtıldı. “FETÖ”nün kullandığı üslûp, terimler, kelimeler ve mesajlar ise “kelime çantası” diye adlandırılan bir havuzda toplandı.

***

Haberde uygulamanın neticeleri hakkında bilgi yok. (Olmasını da beklemiyoruz! Alıştık.)

Ama haberden anlaşılıyor ki darbeci ve dolayısıyla antidemokrat olan sinsi teröristlerle mücadele edebilmek için geliştirilen muhteşem (!) yöntemlerden biriyle daha karşı karşıyayız. 

Devletimiz çalışıyor. Bravo.

Ama yanlış yolla çalışıyor. 

Zira eğer darbeleri önlemek istiyorlarsa çare bellidir: Çare, ders kitaplarından Kemalizm’i ve onun şeklen dindar versiyonu olan padişahçılığı çıkarıp önce gerçek cumhuriyeti ve demokrasiyi anlatmak ve sonra da diğer her şeyi demokrasinin temel kavram ve kurumlarına göre anlatmaktır. 

Ayrıca bu “kelime çantası” denilen “havuz” bizi biraz işkillendirdi.

Bu torbaya neleri koymuşlar, suçluyu ele verecek kelimeler nelermiş, bilmek istiyoruz.

Olur ya yarın bir ders kitabı daha yazmak istersek dikkat edelim. 

Az ya da çok bilinen bazı kelimeler F. Gülen’e özgü bir özel kullanım alanına sahip olabilir. Ama bir kitapta bu kelimelerin de bulunmasından yola çıkarak kitabın yazarının “yanlış adam” ve kitabın da “yanlış kitap” olduğuna hükmetmek mümkün müdür? 

Daha da önemlisi bu dahice (!) uygulamada aranan kelimeler bizi çoğu zaman yanlış yöne götürür. 

Bu uygulama geçerli sayılacak olursa “himmet edelim abiler, ablalar” cümlesi ya da “Kalplerdeki nurunla kâinatı aydınlattın, Ufuktaki ışığınla âleme değer kattın” mısraları geçen bir kitap Millî Eğitim Bakanlığı’nca yayınlanamaz, tavsiye edilemez. 

Bize göre bu uygulama toptancılığa kapı açar. Zira bu kelimeler dinî literatüre aittir. Ve bütün dinî cemaat ve tarikatlerin ortak kavramlarını da içerir. 

Ayrıca bu kadarı bir paranoyadır. Zira aklı devreden çıkarır. Hislere dayalı hüküm verdirir. 

Şimdi… Artık bu gidişin adını siz koyun.

Bize lâzım olan nedir? Paranoya mı yoksa “…öcümetre” mi? 

“Nemetre” dediniz!

Okunma Sayısı: 3312
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    8.12.2018 11:07:15

    Aslında can alıcı bir konuya temas ettiniz. Hz. Mevlana "aynı dili konuşanlar değil aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir" demiş. Hepimiz Türkçe konuşuyoruz ama anlaşmazlık ve "şiddetli geçimsizlik" had safhada. "Adavete muhabbet" eder (yine tehlikeli bir cümle kurdum galiba-GA) hale getirildik. Tekçi sisteme geçtiğimizden bu yana "akla kapı açıp iradeyi elden almamak" düsturu maalesef sistemle birlikte hem aklı hem iradeyi esir almak şekline evrildi. Ehl-i hukuk ve ehli- vukuf olanlar bile (çok tehlikeli olmaya başladım!-GA) bu esaret durumunu yaşıyor. Havuz medyasından sonra şimdi de sakıncalı kelime ve kavramların toplandığı "kelime çantası" diye isimlendirilen "havuz" oluşturulmuş. Bu dâhiyi Nobel'e aday(!) göstermek gerek. İkinci aşama, "KETÖ" mü olacak? Türkçesi:Kelime Terör Örgütü! Binmişiz bir alâmete gidiyoruz kıyâmete. Allah sonumuzu hayra tebdil eylesin.

  • Gündüz Alp

    8.12.2018 10:49:55

    Sayın Battal, kullandıkları kelime ve kavramlardan yola çıkarak insanları etiketlemek olsa olsa, paranoyadır, başka değil. Kaldı ki her milletin kullandığı dilde başka dillerden geçme kelime ve kavramlar vardır. Onlara da mesela, "ya sev ya terket!" mi diyeceğiz. Mizansız, muvazenesiz ve dahi endazesi kaçmış bu söylem ve eylemler hiç de hayra alamet değildir. Şimdi şu "mizan, muvazene, endaze" kelimelerini kullandığım için mesela, ben "neci" oluyorum? Vicdana, düşünceye, düşündüğünü ifade etmeye kilit vurmak isteyenler şimdi de dile ve kelimelere kilit vurmak mı istiyorlar? "Prangalar ülkesi Türkiye" midir istenen? Unutmayalım ki susan toplum, konuşan toplumdan daha tehlikelidir. Beğenmediğimiz birisi kitap yazınca, o kitap kötü, kullandığı kelime ve kavramlar da kötü mü oluyor yani? Vah ki ne vah! Bu kadar kısa bir zamanda biz, nasıl bu hale getirildik?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı