Yaşı kırkın altında olanlar kompüteri-bilgisayarı bilirler, ama başlıktan yine de bir şey anlamazlar. Anlatalım:
Doksanlı yıllarda kişisel bilgisayar (PC-personal computer) satışı yaygınlaşmaya başladığında piyasada “toplama bilgisayar” satın alma usulü vardı.
Paraya kıyıp IBM veya Macintosh almaya gücü yetmeyen amatör ya da yarı amatör bilgisayar alıcısı, önce gidip afili-ışıklı bir “masa üstü kasa” beğeniyordu.
Alıcı, bu masaüstü (sonradan masa altı oldu!) bilgisayar kasasının içini de sipariş usulüyle istediği özelliklerde bir donanım karmasıyla doldurtuyor ve alıp gidiyordu.
Bu kasaların üzerinde de bazı “yapıştırma” markalar vardı, ama onlar gerçek anlamda “imalatçı markası” değildi.
Bu yüzden de o bilgisayarlara “isimsiz-markasız bilgisayar” anlamında “no-name computer” deniyordu.
Sonra başka ve daha hesaplı markalar da devreye girdi. Alışkanlıklar ve pazarlama stratejileri değişti.
Ve sonuçta, toplama usulü “no-name computer”lar tarih oldu. Olacağı buydu!
Bunları neden anlattık?
Ticarette olduğu gibi siyasette de çakma markalar ve no name akımlar var. Ve bunlar bazı dönemlerde zirve yapıyor.
Ticarette olduğu gibi din-diyanet hizmetlerinde de bol miktarda “çakma markalar” var. Hatta no name hizmet ekipleri de var.
Yanlış anlaşılmasın, maksadımız hiç bir siyasi, fikrî ya da dinî ekibi küçültmek ya da hakaret etmek değil. İsim de vermiyoruz. Ama tesbit de yapmak lâzım.
Bir ekibin kasası var olabilir. Ama ekibin kendisi toplama ise sadece kasa o ekibi ayakta tutmaya yetmez.
Bir ekibin ilkeleri yani omurgası yoksa o ekip hakikatte yoktur. Bir ekibin karakterini ifade eden bir adı yani markası yoksa o ekip “toplama”dır.
“Toplama”nın garantisi olmaz. Arızaya geçtiğinde sahip çıkanı da olmaz. “Toplama”nın tekilliği ve birliği de gerçek değildir.
No-name’nin “muhatap olma” şansı da “muhatap bulma” kabiliyeti de neredeyse sıfırdır.
Markasız birileri başka birilerinin markasını söküp onları da kendisi gibi “no-name” göstermeye çalışıyor. Bu da gösterir ki, marka kıymetlidir.
Kendisi mesleksiz ve markasız durumda olan birileri başkalarını da kendisi gibi görüp göstermek istiyor. Ta ki kendi mesleksizliği kimsenin gözüne batmasın.
Oysa bilmiyor ki ticarette olduğu gibi siyasette ve diyanette de markasızlık mesleksizliktir ve “mesleksizlik sevilmez”.