Bir süre önce bir ders aldık.
Anlamakta zorlandığımız bir problemi, bir gencin kurduğu basit bir denklemle çözme imkânı bulduk.
Dersimizi size de nakledelim. Bakalım doğru mu?
Önce problem:
Deniyor ki hizmet hareketi denilen cemaat ya da camia ile hükümet arasında siyasî bir zıtlık var.
Kimileri bu zıtlığı, siyasî kavga olarak tarif ediyor.
Bazıları bu ikisi arasında sadece basit bir siyasî kavga değil, iktidar mücadelesinden kaynaklanan ve aynı zamanda güçlü olan tarafın zayıf tarafa zulmetmesine kadar varan ideolojik bir kavga olduğunu iddia ediyor.
Yine bazıları, bu kavgada taraflardan birinin ya da her ikisinin dış güçlerin desteğini aldığını ve hatta dış güçlerin piyonu olduğunu söylüyor.
Doğru da olabilir. Tarih yazacak. Henüz ortalık toz duman.
Ama akıl almaz bir zıtlık ve bir garip çelişki olduğu açık ve meseleyi çözebilmek için bir denklem ya da bir formül lazım.
Denklem için ön bilgi:
Bediüzzaman dindarlarla siyasetçiler arasında “olan” ve “olması gereken” ilişkinin kitabını yazmış biri.
Bediüzzaman, dinî hamiyet duygusuna sahip hizmet erbabının siyasetçiye rakip olmaksızın ve sivil alanda kalarak nasihatle yetinip hizmet edenlerine “Nurcu” diyor. Yani Nurcu sadece Risaleleri okuyanlar değil, bir mânâda bütün nasihatçiler Nurcu.
İktidarı elde etmeye çalışan siyasî akımlara da Bediüzzaman topuzcu diyor. Yani topuzcu da sadece demokrat olmayan “siyaset cereyanları” değil. Oy verelim veya vermeyelim, siyasetçilerin tümü topuzcu.
Denkleme gelince;
Bediüzzaman Demokrat Parti-Menderes iktidarı döneminde “Nurcular demokratlara nokta-i istinattır” diyor. Sözün hangi bağlamda söylendiği de önemli elbette. Ama bu cümle, bağlamından bağımsız bir prensip de içeriyor.
Kurala göre, Nurcular ile demokratlar arasında, kavga bir yana, aslında bir destek ilişkisi var ve olmalı. Nurcular demokratların dayanak noktası ve öyle olmalı.
Şimdi…
Bir siyasî iktidar ile bir dinî grup, farklı düşünme aşamasını dahi geride bırakmış ve çekişme ve hatta kavga içine girmişse denklemi kurup bakmak lazım.
Denklemin çözülebilmesi için üç ihtimal var.
Ya o dinî cemaat Nurcu-nasihatçi değildir.
Ya o siyasî parti demokrat-hürriyetçi değildir.
Ya da her ikisi de değildir.
O halde kimin kime hangi ismi verdiğinden ziyade, denklemin ne sonuç verdiği önemlidir.
O halde iki tarafın mensupları da bu denklemle kendilerine bakmalılar.
Zira bu denklemi kuran Bediüzzaman’ın siyasete ve Nurcu-topuzcu ilişkisine dair söyledikleri tecrübe edilmiştir ve sağlamdır. Bediüzzaman’ın Nurcu ve demokrat ilişkisine dair denk-lemi de sağlamdır.
Çözümde problem varsa mesele denklemde değil, girdilerdedir.
Dersimiz doğru mu? Öğrenebilmiş miyiz? Aktarabildik mi?