Geçen hafta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bir açıklama yaptı. Mor Beyin isimli uygulama yazılımını indirenlerin, kendileri farkında olmadan ByLock kullanıcısı haline getirilmiş olduğunun tesbit edildiğini ve bu durumda olan kişilerin “ByLock suçluları” listesinden çıkarılacağını bildirdi.
Açıklamada özür yoktu. Helâllik istenmiyordu. (Eeee … ne de olsa devlet ve ne de olsa laik!).
Aynı günlerde TRT ve diğer radyo ve televizyon kanalları bu haberi hemen hemen aynı ifadelerle duyurdular.
Meselâ 29.12.2017 akşamı TRT-1 ana haber bültenindeki ifade şöyleydi: “FETÖ’nün ByLock tuzağına düşürülenlerin tahliyesine başlandı.”
Bu haberin muhtevasında çok gizli varsayımsal manalar var:
İddiaya göre bir terör örgütü var. (Bu örgüt 15 Temmuz’u da planladı ve icra etti).
Örgüt, üyelerin haberleşmesi için telefonlarda ve tabletlerde çalışan ByLock isimli bir yazılım üretti. Bu yazılımı üretmek ve kullanmak bir suçtu.
Örgüt, ayrıca, ByLock yazılımına gizli ve otomatik bağlantı kuran Mor Beyin isminde başka bir yazılım daha üretti. Bu yazılımı üretmenin suç olduğunu üretenler biliyordu. Ama kullanmanın suç olduğunu kullananlar bilmiyordu. Zira zaten bu yazılımı kullanmak suç değildi!
İşte o masumlar suç işlediklerini bilmeden bu yazılımı kullandılar. Bu yüzden onlar masum. Tuzağa düştüler. Şimdi durum anlaşıldı. Kendileri tahliye edildiler. Varsa haklarındaki ceza dâvâları bitirildi veya bitirilecek.
Bu masumları “terörist”ler tuzağa düşürdü ve hapse attırdı. Ama kim attı? Atanların kim olduğu haberde belirsiz. Zira haberde özne gizli. Onlardan bir özür dilemeleri de beklenmiyor. O masumlardan resmen özür de dilenmedi. Ama belli ki tazminat ödenecek.
Bu olay üzerine Habertürk köşe yazarı Sevilay Yılman şunları yazdı:
***
Lâfı dolandırmayacağım... Dümdüz dalacağım şu ByLock ile ilgili Mor Beyin meselesine. Güzel bir söz vardır hani, “Geç kalan adalet, adalet değildir” diye... Bence Mor Beyin meselesi de bu güzel sözün pratiğe döküldüğünün beyanıdır. Açıkçası büyük utanç içerisindeyim.
Ne diyeceğimi, ne yazacağımı bilemiyorum bu hususta. O yüzden buradan topluca özür dilemek istiyorum, “Ben ByLock filan indirmedim. Böyle bir programın varlığından bile haberim henüz oldu. Bu program inmişse bile benim iradem dışındadır” deyip de aylardır bana derdini anlatmaya çalışan insanlardan!
Hiçbirini ciddiye almadım, hiçbirinin söylediğine itimat etmedim. Zira yargının, “ByLock, FETÖ için en kesin delildir!” açıklamalarına güvendim. Tarafıma, “ByLock nedeniyle görevimden oldum. İşimi kaybettim, ama ben ByLock filan indirmedim” diyenlere açıkçası hep yalancı gözüyle baktım.
Gelinen noktada o nedenle çok mahcubum. Keşke, şeytanın bile aklına gelmeyeceği Mor Beyin adlı yöntemi kullanarak işi sulandırma çabasında olan FETÖ’nün, böyle şeytanlıklar yapabilme ihtimali çok önceden hesap edilmiş olsaydı. Bu kadar geç kalınmamış olunsaydı. Yine de Ankara Başsavcılığı’nı yaptıkları çalışmalardan ötürü kutluyorum.
En azından geç de olsa böyle bir hilenin varlığından haberdar olmamıza vesile oldukları için tebrik ediyorum kendilerini. Ve naçizane şu minik uyarıyı yapmayı da bir görev kabul ediyorum:
Mor Beyin dolayısıyla mağdur olanların tam listesinin açıklanması lâzım. Kim bunlar ve gerçekten böyle bir mağduriyete maruz kalmışlar mı bütün kamuoyunun bilmesi gerekiyor. Aksi halde kafalar karışır ve şüphecilik üst düzeye çıkar. Nereden bileceğiz Mor Beyin vesilesiyle bazı kötü niyetlilerin, gerçek FETÖ’cüleri de işin içine dahil edip tahliye ettirmeyeceğini...
Haksız mıyım?
***
Biz Yılman’ın sorusuna cevap verelim:
Bu soruda haklısınız, ama maalesef asıl konuda haksızsınız Sayın Yılman: “Gerçek …öcüler” konusunda…
Zira siz halen de asıl konuyu anlayamamışsınız. Onlarla onları ayırt etmeye çalışıyorsunuz. Oysa onlar onlardan farklı değil.
Yani namaz vakti öğrenmek için Mor Beyin kullananla namazdan sonra maklube yemeye cemaatini dâvet etmek için ByLock kullanan arasında bir fark yok. Zira bunların ikisi de suç değil. Önemli olan Bylock kullanmak değil, önemli olan o yazışmaların muhtevasında suç delilinin olup olmadığı.
Hukuku size daha net söyleyelim: Mensup olduğu yapının cemaat değil terör örgütü olduğunu bildiği ve bu durumu bile bile üye olduğu veya üye kaldığı hususunu ispatlayamadığı sürece, devlet, kimseye ceza veremez. Ama şimdilerde yürütme kontrolündeki yargı bu masumlara şakır şakır ceza yağdırıyor.
İşte bu sebeple diyoruz ki memlekette MİT hukuku yürürlükte.
İşte bu sebeple size ve sizin gibi samimî endişelilere hatırlatıyoruz ki bu gidişle bir gün gelecek onlar için dilediğiniz özrü bunlar için de dilemek zorunda kalacaksınız.
Zira “suç işleme iradesi” olmadan suç işlenemez. “Örgüte üye olma iradesi” olmadan “örgüte üye olma” suçu işlenmiş olamaz.
Ama siz bunları nereden bileceksiniz ki? Mektup da almıyorsunuzdur bu konuda!
Keşke, meselâ Prof. Dr. İzzet Özgenç’i, en azından bu köşeden, okumuş olsaydınız. Keşke...