“Benim tanıdığım Kürtler var ya, o kadar iyiler ki görsen Kürt demezsin!”
“Benim tanıdığım Hıristiyanlar var ya görsen ‘gâvur’ demeye utanırsın. “
“Benim tanıdığım bütün ‘… öcüler’ iyi insanlar, ama öbürleri terörist.”
Ya da şöyle ifadeler:
“Onlar önce şu iki yüz elli masum şehidin hesabını bir versinler bakalım.” (Bu ifadeler darbecilikten yargılananlar için söylense elbette doğrudur da kendisini cemaat mensubu zannederken örgüt üyesi sayılanlara söyleniyor!).
“Onlar da devlet düşmanlığı yapmasalardı canım.” (Bu ifadeler de kendince iktidarın icraatındaki eksikleri ya da yanlışları görüp eleştirenlere söyleniyor!).
“Ama onlar da bir lidere körükörüne tabi olmuşlar.” (Bunu söyleyene kendi lider anlayışını da sorgulaması gerektiğini söyleseniz derhal ayıplanırsınız!).
“Bizim yeğen mağdur edildi, ama öbürlerini bilmiyorum, suçları olmasaydı devlet herhalde içeri tıkmazdı.” (Bu da “yakında görüşlerim değişecek” demenin nazikçesi!).
Bütün bu ifadelerdeki tutarsızlıklar, dengesiz hüsnüzan/suizan hastalığından ve toptancılıktan kaynaklanıyor.
Ya şu misaller:
Daha düne kadar hiçbir şeyine güvenmediği devletin şimdi her şeyine hüsnüzan edenler mi istersiniz...
Daha düne kadar sivil toplumu ve cemaatleri göklere çıkarırken şimdi hepsini yerin dibine batırıp “devlet varken onlara ne gerek var” diyen mi istersiniz...
Daha düne kadar muhalefet etme hakkını eline alabilmek için canını verirken, şimdi muhalefet edeni devlet düşmanı sayandan geçilmiyor…
Daha düne kadar hüsnüzanda ifrat ettiği şahıslar hakkında şimdilerde en şen’i dedikoduları yapan ve hatta yerin dibine batırıcı beddualar eden mi istersiniz...
“Siz hariç hepsi …” diyen mürailer mi istersiniz.
“Seni tenzih ederim, ama onlar…” diye başlayan linç cümleleri mi alırsınız...
İnsan sormadan edemiyor:
Televizyonlarımız bu kadar mı kör olmuşlar ki hepten satın alınıyorlar.
Gazetelerimiz bu kadar mı sağır olmuşlar ki toptan satılıyorlar.
İnsanlığımıza ne oldu ki “toptan satış”a geliyoruz. Hem de göz göre göre…
Çare de kolay aslında:
Hakiki mü’min ehl-i tahkik olmalı denir. Yani gerçek mü’min hakikati aramaya istekli olmalı.
Her kulağına geleni kalbine sokmamalı. Her aklına düşeni diline düşürmemeli.
Hükmü Allah için vermeli.
Ve bir de … nihai hükmü Allah’ın vereceğini unutmamalı.