"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

PTT neden katılım bankası kurmak istiyor?

Ahmet BATTAL
03 Kasım 2018, Cumartesi
Geçen haftalarda Yeni Asya’da bir haber okudunuz: PTT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kenan Bozgeyik, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi tarafından bu yıl ilki düzenlenen “Katılım Finansın Ekonomi Politiği” konulu Uluslararası Sigortacılık, Bankacılık ve Finans Sempozyumunda “halkın bankacılık ve sigortacılık hizmetlerine daha kolay ulaşabilmesi için” PTT olarak bir Posta Katılım Bankası kurma hazırlığında olduklarını bildirmişti.

Konuşmacı bir bürokrat olunca ve esasen siyasetçinin karar vermesi gereken bir konu hakkında “irade beyan” edince, uzmanı olduğumuz bu konu hakkındaki beyanlar bizim de dikkatimizi çekti. 

Haberde yer alan bilgiler ve konuşmacının “kararı verdik, kurduk-kuruyoruz” gibi bir üslûpla meseleye yaklaşmış olması bize de hayli garip geldi. Zira banka kurma teklifi ya da talebi hakkında nihaî karar verme yetkisi, siyasetçiye bile değil, özel Kanunla yetkilendirilmiş özerk bir Kurul olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna ve Kuruluna ait. 

Sayın Genel Müdürün, PTT’nin -ne sebeple ve ne anlamda olduğu da ayrı bir konu, ama- sponsor olduğu bir akademik toplantıda bankacılığa ve finansal sisteme dair bir açılış konuşması yapması ve 2020 yılına kadar İslâmî finans sektörünün ortalama yüzde on büyüyeceğinden söz edip Türkiye’nin katılım bankacılığı alanında arzu edilen (!) noktaya henüz gelemediğini dile getirmesi başlı başına garip. 

Ama Sayın Genel Müdürün Posta Katılım Bankası kurma “isteğinin” gerekçeleri hakkındaki açıklamaları bizce daha da garip. 

Şöyle demiş: “Şube açısından bakıldığında İslâmî bankacılığın Türkiye’de önemli bir yetersizliğinin olduğunu görüyoruz. PTT olarak küresel tecrübemizle birlikte bu ülkenin bankacılık, sigortacılık ve finans alanındaki yapmış olduğu çalışmalara da katkı sunmak üzere çok önemli adımlar atmaktayız. Bankacılık alanımızı genişletirken ‘İslâmî bankacılık alanında neler yapabiliriz’ diye son bir yıldır bütün ekiplerimiz çalışmakta. Ülkenin belli bölgelerindeki ulaşılabilirlik anlamındaki açığı PTT’nin kapatacağını düşünüyoruz. Halkımızın bankacılık ve sigortacılık alanında ulaşamadığı hizmetlere katkı sağlamak adına PTT olarak biz de bir değer koymak, bunu da katılım bankacılığı adı altında Posta Katılım Bankasını kurmak gibi bir çalışmanın içindeyiz. Bu çalışmayı önümüzdeki dönem sizlerle paylaşmış olacağız. Toplumun büyük hassasiyet duyduğu faizsiz sistem bence Türkiye için de çok büyük bir fayda sağlayacak.”

Bir genel müdürün faizsiz bankacılığı faizli olanına şahsen tercih etmesi ve herkese de bu sistemi tavsiye etmesi faizsiz sistem taraftarı dindar insanların hoşuna gidebilir. 

Ama mesele bu kadar basit değil. Zira konu akademik ya da itikadî bir “tavsiye”den ibaret değil. 

Öncelikle faizsiz bankacılığın yıllardır bir patinaj içinde kalmasının ve bütün gayretlere rağmen bankacılık sektörünün ancak yüzde beşini oluşturmasının sebepleri iyi irdelenmeli.

İkinci olarak, son on altı sene boyunca, katılım bankaları, “iktidar bizden yana, fırsat bu fırsat, büyüyelim” düşüncesiyle sürekli yeni şubeler açtılar. Yeni personel aldılar. 

Siyasî irade ve bürokrasi ve bilhassa Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) şube açmayı sıkı şartlara bağlayan özel mevzuatı kâh atlayarak kâh esneterek bu gidişata yardımcı oldu. 

Türkiye Katılım Bankaları Birliği bu süreci destekledi. Rakip Türkiye Bankalar Birliği de -nedendir bilinmez- bu defolu gidişatı en azından görmezden geldi. 

Ama bu yanlış uygulama bu bankaların maliyetlerini arttırdı. Kârlılığını ve verimliliğini düşürdü. Elbette cazibesini de azalttı. 

Katılım Bankaları şube ve personele lüzumsuz harcadığı parayı hesap sahiplerine kâr payı olarak dağıtsaydı muhtemelen daha başarılı olacak ve daha iyi bir gelişim gösterecekti. 

Konuyla ilgili ve dolayısıyla çoğu dindar insanlar da 1985’ten bu yana bu işin ilgilisi ve uzmanı olduğumuzu varsayarak bize sık sık “katılım bankaları neden geleneksel bankalardan daha yüksek oranlarla kredi kullandırıyor, ama onlardan daha düşük oranda kâr payı dağıtıyor” diye sormayacaktı. 

Ve “Sizin almanız gereken kâr payının bir kısmı konu komşunuzun ya da hısım akrabanızın katılım bankasında şube çalışanıymış gibi yapan oğlunun kızının cebine giriyor da ondan” cevabını da almayacaktı.

Üçüncüsü, kasabada postane ile bankanın yan yana göründüğü vahşi Batı filmlerindeki sahneleri bir kenara koyarsak, teknik olarak, postacılıkla bankacılık arasında hiçbir ilişki ve yakınlık olmadığı görülmeli. 

Postanelerin para transferine aracılık etmeleri onları bankaya yakınlaştırmaz. Bankanın ve hele faizsiz bankanın asıl işi para transfer etmek (havale) değildir. Kredi ve güven transfer etmektir. (Kredi Latincede “güven” demektir). 

Dolayısıyla PTT yöneticilerinin “bizim de yaygın şube ağımız var, biz de para transfer ediyoruz, biz de banka olalım, biz de faizsiz bankacılık sektörüne hizmet edelim” demeleri bizce anlamlı değildir. (Müzakereye elbette hazırız.). 

Üstelik unutmayalım ki Devlet, Ziraat Bankası ve Vakıfbank eliyle iki “kamu katılım bankası” kurarak, katılım bankacılığı sistemini, zaten, olması gerekenden çok daha fazla kamusallaştırdı ve dolayısıyla daha da hantallaştırdı. 

Bütün bu bilgiler ortada dururken devletin bir de PTT eliyle yeni bir kamu katılım bankası kurması fikrinin her şeyden ve herkesten önce iktidarıyla ve muhalefetiyle siyaset kurumu tarafından tartışılmaya muhtaç olduğu açık. 

Ama bırakınız muhalefetle müzakereye kendisini kapatan iktidar siyasetçisini, bir akademik toplantının açış konuşmasını yapan “iktidar bürokratı” bile el kesesinden “müjde” veriyor, ama “soru” almıyor. 

Azıcık kâra biraz daha fazla “katılım”dan söz edenler hep “var”, ama “katılımcı müzakere” kültürü maalesef hızla “yok” oluyor. 

Neresinden baksanız zarar yani.

Okunma Sayısı: 3911
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    10.11.2018 11:22:22

    KATILIM BANKALARI(İSLAMİ FİNANS KURUMLARI NEDEN GELİŞMİYOR) İlk başlarda itikadi inancın hassasiyeti,hasreti,inançların iktisadi gelişmede engel değil katkı veren yönünü nazara vermek ve müslüman bir ferdin tasarruf ettttiği kaynağı verimli değerlendirip,mahal,böge ve ülke ekonomisine kazandırmak düşünce ve hedefi ile yola çıkıldı. Bilhassa müslüman ferdi YÜCE RABBİMİZİN HARAM KILDIĞI FAİZ günahından muhafaza etmek saiki ile faaliyete geçen nu kurumlar YOZLAŞMADAN nasibini aldılar. Hayatın her safhasında GÜVENİLİR olmak en önemli değer,zenginlik ve farklılıktır. Yaşadıklarımı buraya almayacağım amma şu kadarını ifade etmeliyim.Bu kurumlar bizzat müslüman ferdi faiz belasına yönlendirici hal ve tavırdalar. Ahbap çavuş ilişkisi bu kurumları esir almış durumdadır. PTT'nin bu alana girmek istemesi kanatimce siyasi iktidarın finans kaynağı olmak hedefi ve amacındadır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı