Sosyal organizmalar, işbirliğinin düzenli ve sürekli olduğu yapılardır.
İşbirliği içinde bir iş bölümü lâzımdır (gereklidir) ve zarurîdir (kaçınılmazdır).
Herkes kendi işine bakmalı, başkalarının işine müdahale etmemelidir ki, işler düzgün yürüsün, ortada kalmasın.
İşbölümü kuralının bir kısa adı da “sanane / banane” kuralıdır.
Yani meselâ biri, kendisine lâzım olmayan bir şeyi, bilhassa tatsız bir olayın ayrıntılarını sizden öğrenmeye çalışıyorsa, ona –elbette nazikçe- “sana ne” demelisiniz, diyebilmelisiniz.
Ya da meselâ biri gelip, size lâzım olmayan, sizin çözemeyeceğiniz ve fakat canınızı sıkacak bir haberi ya da bilgiyi sizinle paylaşmaya kalkarsa –yine elbette nazikçe- “bana ne” diyebilmelisiniz.
Aksi halde 13 Şubat 2014 tarihli ve “Sana ne bana ne dememek için yok hiç bahane” başlıklı yazımızda söylediğimiz gibi olur:
“Aksi halde, iyi niyetle yapılan ve zararsız görünen ‘geyik muhabbeti’nin sınırı aşılır, gıybet başlar, uhuvvetimiz bozulur.”
Bu konudaki fikirlerimizi güncel bir vesileyle gazetemizin yönetim kurulu üyelerinden hemşehrimiz Şemsettin Çakır ile paylaştığımızda, bize, “evet, ama mühim bir kural olarak mesailerin tanzimi kadar muavenetin teshili de var ve gerekli” dedi.
Haklı bulduk. Üzerinde çalışmaya karar verdik.
Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye’de (s. 135) sosyal hayatın düzeni ve terakkisi için yapılması gerekenleri anlatırken şöyle söylüyor:
“Ehl-i İslâm dünyaya ve hırsa sevk etmeye ve teşvik etmeye muhtaç değildirler. Terakkiyat ve âsâyişler bununla temin edilmez. Belki mesailerinin tanzimine ve mâbeynlerindeki emniyetin tesisine ve teavün düsturunun teshiline muhtaçtırlar. Bu ihtiyaç da, dinin evâmir-i kudsiyesiyle ve takvâ ve salâbet-i diniye ile olur.”
Demek ki, herkesin kendi işine bakması lâzım, ama bu birbiriyle arası bozulan dostlarına ve arkadaşlarına yardım etmesine mani değil.
Hatta bu tür bir yardımlaşmanın da kanallarını açmak lâzım. Zira belki de en kıymetli yardım, dostların birbirleriyle dost kalması için onlara yardım etmek ve onları sulha ve ittifaka teşvik etmektir.
Yardım için birinci şart, elbette niyetin iyi olması. Zira niyeti halis olmayan her adam nasihati damara dokundurur, aksülamel yapar. Faydadan çok zarar verir.
İkinci şart da muhatapların yardım almaya hazır olması. Zira yardım istemeyene yardım edilmez, edilse de fayda vermez.