Geçen haftanın bizce önemli gündem konularından biri, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne, AKMHP Cumhurunun Başkanı tarafından, yine AKP’den milletvekili aday adayı olmuş bir akademisyenin atanması idi.
1980 darbesi öncesinde anarşik hadiselerin yoğun olduğu İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt’taki kampüsünde, Hukuk Fakültesi ve diğer fakültelerin öğrencilerinin siyasî görüşler bahanesiyle birbiriyle kıyasıya kavga ettiği dönemde, biz de öğrenci idik.
Bazı arkadaşlarımızı ziyaret için Boğaziçi Üniversitesi’ne gittiğimizde, orada sağ-sol kavgası olmadığını görüp hayret etmiştik. Sebebini de hemen anladık. Çünkü o üniversitede, fikir kulüpleri, hocaların da desteğiyle, alabildiğine özgür biçimde faaliyet gösteriyorlardı.
Boğaziçi Üniversitesi’nin bu ve benzeri ayrıcalıklarını kaybetmesi için yıllardır ne lazımsa yapılıyor. Bu atama da adeta tuzu biberi.
Yanlış anlaşılmasın, mesele rektörün şahsı değil. (İlk açıklamasına göre kendisi “insanlara dokunmayı” seviyormuş! Türkçesi pek zayıf ama inşallah hiç değilse İngilizcesi iyidir.).
Bizim derdimiz atanma biçimi ve AKP ile açık ilişkisi.
Atamayı organize edenlerin akademik özerkliğin şanına yakışacak ölçüde “gerçekten bağımsız” birini aramasını ve bulmasını zaten beklemiyorduk. Ama bari hiç değilse “görünüşte bağımsız” birini bulsalardı.
Demek atamayı organize edenlerin bunu başaracak kadar bile vizyonları yok. Belki de yeterli kadroları yoktur!
Bu sonucun ve benzerlerinin sorumluluğu, rektörlük seçimlerini bir gece yarısı operasyonuyla kaldıran kanuna bilerek ya da bilmeden evet diyen milletvekillerinin omuzlarında. Muhalefetin de bunda payı var. Hatta demokratlık iddiasındaki bazı muhalefet partilerinin liderlerinin de “hocalar seçmeyi beceremiyorlar, seçimler kaldırılsın” yönünde talihsiz beyanları olmuştu.
Bu beyanları biz de eleştirmiş ve “ey vekiller, ’akademisyenler seçmeyi bilmiyor, rektörlük seçimlerini kaldıralım’ demek ‘demokrasi bize uymuyor, demokrasiden vazgeçelim’ demekten farklı değil, seçim kaldırılmamalı, seçimli sistem ıslah edilmeli” demiştik.
Bu sebeple CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Rektörlük seçimlerinin yeniden getirilmesi lazım” beyanı yüreğimize su serpti.
“Elbet bir gün” o günleri de göreceğiz. Sosyal medya da sinyallerini veriyor.
Biz yazımızı Alaaddin Yavaşça’dan arakladığımız şu besteyle bitirelim:
“Boğaziçi şen gönüller yatağı
Her bucağı âşıkların otağı
Yamaçları sanki cennetin bağı
Mehtâbı hoş, güneşi hoş, günü hoş
Boğaziçi, herkesi eder birhoş…
Pırıltılar oynaşırken sularda
Ötüşürler martılar kuytularda
Tarabya’da, Bebek’te, Üsküdar’da
Mehtâbı hoş, güneşi hoş, günü hoş
Boğaziçi, herkesi eder mayhoş…”