Eleştiriye açığız, öyle de olmalıyız. Eleştirilerinizi bekliyoruz.
Bazıları bize fikirlerimizden ya da tutumlarımızdan dolayı sataşıyorlar. Ama fikrimizi eleştirmekle ve alternatiflerini ortaya koyup gerekçelerini söylemekle yetinmiyorlar. Üzülüyoruz.
Bazıları niyetimizi sorguluyorlar. Daha ziyade üzülüyoruz.
Zira niyet içe ait bir meseledir. Niyet için ancak iyi dilek ve tavsiyede bulunulur. Kimseye “senin niyetin kötü” denmez. Ancak “benim niyetim iyi, seninki de iyi olsun” denebilir.
Bazıları mutlaka ikna etmek üzere eleştiriyorlar. İkna edememişlerse kötü niyet atfediyorlar.
Onlara diyoruz ki; “Sizinki fikir, tamam. Ama cancağızım sizinki fikir de bizimki patlıcan mı?”
Hem dünyada herkes bir fikirde olacak olsaydı kafalarımıza ve kalplerimize ne gerek vardı ki!
Hatta midelerimiz bile farklı şeyler isterken, akıllarımızın aynı malzemeyle ve aynı biçimde çalışmasını ve aynı neticeleri üretmesini istemek de neyin nesi?
Aynı malzemeyle netice üretmeye çalışan akıllar ortaklaşa karar alır ve elbirliğiyle iş yapar.
Buna şirket-i akliye denebilir. Bu şirket ortak aklı oluşturur ve ortaya çıkarır.
Mesela sosyal meselelere ve dine hizmet problemlerine Risalelerden çözüm bulmaya çalışanlar aynı şirket-i akliyeye dahildir.
Asırlar ve kıt’alar bile meşveret etmeli denildiğine göre aynı çağın çocukları elbette her türlü ve her biçimde meşveret edebilmeli.
Ama ölçek, malzeme ve nirengi noktası farklı ise her konuda ortak noktaya ulaşmaya çalışmaya ve zorlamaya gerek yok.
Mesela kimi metreyle giderken, kimi kilo üzerinden giderse ortak sonuç alınamaz. Ya da kimi meridyenden giderken başkaları paralelden giderse ortak noktaya varılamaz.
Bu açıdan, farklı mihenklerle meşveret edenlerin birbirine öğretebileceği en iyi şey meşveret usulü konusundaki gelişmeler.
Yani netice ve fikir transferi yapılamasa da usul ve metod transferi yapılabilir.
Daha güzeli görüp tatbik ya da taklit etmeyen ya cahildir ya da sadık ahmaktır. Zira ilim ilimdir ve bu sebeple kıymetlidir, nerede olursa alınıp kullanılmalıdır. Meşveret metodu da bir ilimdir, dolayısıyla taklit hem caizdir, hem de lâzımdır.