"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasetçiye adalet mektubu (1)

Ahmet BATTAL
07 Şubat 2017, Salı
Bediüzzaman, 1950 ile 1960 arasında Başbakanlık yapan Merhum Adnan Menderes’e bazı mektuplar yazmış ve icraatlarının başta adalet prensipleri olmak üzere İslam’ın esaslarına da uygun olmasını istemiş.

Bediüzzaman, 1950 ile 1960 arasında Başbakanlık yapan Merhum Adnan Menderes’e bazı mektuplar yazmış ve icraatlarının başta adalet prensipleri olmak üzere İslam’ın esaslarına da uygun olmasını istemiş. 

Bu yazımızda, onun mektuplarından birini nakledip şerh ve izahlarla günümüze uyarlamaya ve bazı dersler çıkarmaya çalışacağız. 

Yanlış anlaşılmasın, elbette biz AKP’yi o zamanın Demokrat Partisine ve Erdoğan’ı da Merhum Menderes’e benzetmiyoruz. Ama bu mektuptaki prensiplerin ve nasihatlerin bütün siyasetçiler için geçerli olduğunu düşünebiliriz. Bu sebeple bu nasihatleri güncellemek önemlidir. 

(Öte yandan, bu makalemiz, böyle bir benzetme yapan ama Bediüzzaman’ın Menderes’e verdiği dersleri her nedense Erdoğan’a vermekten uzak duran bazı dostlarımıza da önemli bir ikaz ve yardımımız olmuş olacak.)

Aşağıda kutu içindeki italik yazılar mektubun metni ve düz yazılar da bizim açıklamalarımızdır.

[Risale-i Nur’un vatana, millete ve İslâmiyete büyük hizmetini kabul ve takdir eden Başvekil Adnan Menderes’e Üstadın yazdığı bir mektup.]

Mektubun başındaki bu not bir yandan Menderes’in bir özelliğini ifade ederken diğer yandan da Risale-i Nur’u sahiplenenlere önemli bir bakış açısı ve görev vermektedir: “Siz de siyasetçiye ‘Risale-i Nurun değerini bilip bilmediği noktasından’ bakın ve ona göre değer verin”.

Ben çok hasta olduğum ve siyasetle alâkasız bulunduğum halde, Adnan Menderes gibi bir İslâm kahramanı ile bir sohbet etmek isterdim. Hal ve vaziyetim görüşmeye müsaade etmediği için, o surî (yüzyüze) konuşmak yerine, bu mektup benim bedelime konuşsun diye yazdım.

Bediüzzaman devlet idaresine talip olmak ve bu maksatla parti kurmak anlamındaki siyasetle ilgilenmemiştir. Ancak aynı kitapta bu mektubun gerisinde yer alan başka mektuplardan da biliyoruz ki; Bediüzzaman 1950’den sonra oy vermiş, oyunun rengini ve gerekçesini bildirmiş, daha da önemlisi siyasetçilere Kur’an’ın adalet dersini vermiştir. Dolayısıyla yukarıdaki “siyasetle alakasız”lık buna göre anlaşılmalıdır. 

Gayet kısa birkaç esası, İslâmiyetin bir kahramanı olan Adnan Menderes gibi dindarlara beyan ediyorum.

Bediüzzaman yukarıdaki iki cümlesinde Menderes’e “İslam kahramanı” ve dindar” sıfatlarını yakıştırmaktadır. Bunlar ağır ve önemi sıfatlardır ve Bediüzzaman gibi birinin rastgele kullanması mümkün değildir. 

Oysa Menderes bu gün bilinen anlamda “şahsen dindar” değildir. Beş vakit namaz kıldığı bilinmemektedir. Taziye ziyaretlerinde Kur’an okumamıştır. Bu sebeple bu günkü sığ bakışla bakıldığında bu sıfatlar Menderes’e uygun düşmez. 

Nitekim Bediüzzaman’ın hayatını kaleme alan bir merhum müellif, eserinin üçüncü cildinde (s. 1523) Bediüzzaman’ın Menderes’e atfettiği bu sıfatlar için, “onları ikaz için bir nevi rüşvet-i kelamlı yazılar” olarak tarif etmiştir. 

Kanaatimizce Bediüzzaman bu sıfatları rüşvet olarak değil hakikat-i hale uygun olduğu için kullanmıştır. 

Zira Bediüzzaman, Eski Said döneminde yöneticinin şahsi dindarlığına önem vermiş, ama toplumsal dinî motifleri (şeairi) tahrip eden inkılaplardan sonra, şartların değişmesiyle, siyasetçiye bakış açısındaki önceliklerde de değişiklik yapmıştır. 

Şöyle ki; Bediüzzaman’a göre siyasetçinin gücünü ve iktidarını ittihad-ı İslam ve şeair lehinde kullanması, siyasetçinin şahsi dindarlığından daha önemli ve değerlidir. 

Bu değişikliğin iki önemli gerekçesi vardır: 

Birincisi Bediüzzaman’a ait olan “Bu zamanın en mühim farz vazifesi ittihad-ı İslama çalışmaktır” içtihadıdır. Buna göre bir siyasetçinin ittihad-ı İslam için çalışması onun şahsi dindarlığından daha önemlidir. 

Menderes’in, “demokrasi şehidi” olduğu doğrudur ama daha önemlisi onun ittihad-ı İslam uğrundaki hizmetleri (bilhassa Bağdat Paktının kuruluşu) sebebiyle zulmen idam edilmiş olduğudur. 

İkincisi yine Bediüzzaman’a ait olan önemli bir tesbit olarak, dinî şeairin, sünnet nevinden olanlarının bile şahsi farzlardan daha önemli olduğu yolundaki tesbitidir.  

Menderes’in bilhassa hakiki (Arapça) ezanı yeniden okunabilir hale getirmekteki hassasiyeti ve başarısı onun bu yönünü net biçimde göstermektedir. 

İşte bu bakış açılarına göre bakıldığında Menderes, “İslam kahramanı” ve “dindar” sıfatlarını tereddütsüz biçimde hak etmektedir. 

Ama Bediüzzaman’ın Menderes’e yönelttiği bu haklı ve yerinde iltifatlar mektubun devamında gelecek olan ikazlara mani değildir ve olmamıştır. 

Okunma Sayısı: 4397
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet Zeki

    7.2.2017 17:02:31

    Tebrik ediyorum. Güzel bir yazı..

  • Garib Doğu

    7.2.2017 11:12:05

    ''Zira Bediüzzaman,Eski said döneminde yöneticinin şahsi dindarlığına önem vermiş ama toplumsal dini motifleri(şeairi) tahrip eden inkilaplardan sonra şartların değişmesiyle, siyasetçiye bakış açısındaki,önceliklerde de değişiklik yapmıştır.'' Diyorsunuz.Münazaratta,sorulan bir soruya Üstadın verdiği cevap şu:''Bence bir kalb ve vicdan fezaili İslamiye ile mütezeyyin olmazsa ondan hakiki hamiyet,sadakat ve adalet beklenilmez.Fakat iş ve sanat başka olduğu için,fasık bir adam güzel çobanlık edebilir.'' Burada,hamiyet,sadakat ve adalet,kalb ve vicdanın İslami faziletlerle süslenmesine bağlanmış. İş ve sanat maharete bağlanmış.Devlet idare etme de bir sanat olduğuna göre,bu kaide onun için de geçerlidir.Ve bu zamana göre değişmez.Bu bakımdan,makaleden alınan parantez içindeki paragrafta bir yanlışlık yok mu? İzahı yapılsa çok iyi olur.

  • Mustafa Torun

    7.2.2017 00:39:40

    Size harfiyyen katılıyorum. Merhum Menderes e Allah gani gani rahmet eylesin. Bizlere de Menderes'in mirası olan demokratlığı anlayan ve tatbik eden idareciler nasip eylesin. Bizler tam demokrat oldukça Onun ruhu şad olacaktır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı