Kamyon yokuş aşağı son sür’at gidiyor.
Zaten yükü var ve haddinden fazla ağır.
Ama bir de başkaları atlamış, “bu kamyon hızlı gidiyor, maceralı olur, biz de binelim” iştahıyla.
Birileri de gaz veriyor, “yallah şoför yallah” diyerekten…
Ama o da ne!
Şoförün acemiliğinden ve hırsından ya da kamyonun bakımsızlığından ve belki de modelinin eskiliğinden, kamyonun freni patlıyor.
Üstelik yol da virajlı. Yani kamyonun aşağıdaki düzlüğe varıp selâmetle durabilme şansı yok.
Büyük bir kaza “geliyorum” diyor.
Ne olacak şimdi?
İcat lâzım. Çözüm lâzım.
İşte hukuk budur. Devlet budur. Siyaset de buna derler. Tedbir odur ki…
Otobandan Adana’ya gidip dönmüşseniz bilirsiniz. Yolda, Toroslar’dan inişte birkaç yerde “kaçış rampası” vardır.
Ağır tonajlı araçların ve bilhassa TIR’ların inişte freni patlarsa bir kazaya sebep olmadan durabilmeleri için yapılmıştır.
Bu rampa, freni patlayan aracın düz bir hat üzerinde giderek kolayca ana yoldan çıkmasını ve gevşek çakıl taşlarıyla döşeli dik bir yokuşa tırmanarak yavaşlayıp durmasını sağlar.
Büyük bir ihtiyaçtan doğmuştur ve güzel bir icattır.
Siyasette de bazıları için bazen yol inişe döner.
Bazen bazı siyasetçilerin veya bazı ekiplerin yükü aşırı artar.
Bazen siyasette balatalar ısınır ve çözülme noktasına gelir.
İşte o zamanlarda ve o yollarda “kaçış rampaları” lâzımdır. Ta ki hasar az olsun.
Memleket çiğnenmesin. Hukuklar ziyan olmasın.
Bu günler o günlerdir.
Kim nasıl yapacak?
Kime ne görev düşer?
Herkes bunu düşünmeli…
Freni patlak ekibe daha fazla yüklenmenin anlamı yok.
Hele savaş gazlarıyla bu kamyonu daha da hızlandırmanın kimseye faydası yok.
Ey yol kenarındaki âkil adamlar!
Görmezden gelmeyin. Seyretmekle de yetinmeyin.
Vicdanınıza hitap ediyoruz. Korkularınızın sizi esir almasına izin vermeyin.
Yoksa bu şaşkınlıkla o kamyon sizi de ezecek. Ardından da bütün gücüyle duvara toslayacak.
Nasıl yaparsanız yapın. Ama bir an önce siyasete kaçış rampası yapın…