"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Son tecdit neyi tazeledi?

Ahmet BATTAL
09 Nisan 2015, Perşembe
Son yazımızda tecdidin aslında vahyin tazelenmesi olduğunu ve her asırda ilham muhatabı şahıslarla ve ilham mahsulü eserlerle sürdürüldüğünü yazdık.

O halde şunu soralım: Son müceddid (tecdit edici) olan Risale-i Nur neyi tazeledi? 

Herkesin kabul edeceği üzere, son üç yüz yılda, sanayi devriminin de ürünü olarak, genelde bütün dünyada din algısı üzerinde ve özelde de İslâm dünyasında İslâm algısı üzerinde ciddî bir tahribat var. 

Üstelik bu tahribat, bilhassa İslâm dünyasında, görünüşte iyi niyetli bir kavram olarak ortaya atılan ve adına “reform” denilen perdenin altında yapılan bir yıkım. 

Hem iman dairesinde, hem de hayat ve ahlâk dairesinde ve hatta hukukta ve adalet dairesinde ciddâ bir yıkım var. 

İşte müceddid olarak Risale-i Nurlar, bu tahribatı tamir etmek için var. 

Aklına güvenerek reformculukla başlayıp işi yeni din icat etmeye kalkışmaya kadar vardıran Babür Sultanı Ekber Şah’ın Hint Yarımadası’nda üç yüz yıl önce yaptığı tahribat ile Osmanlının son döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılmış olan tahribat neredeyse aynıdır. 

Dolayısıyla müceddid İmam-ı Rabbanî’nin Hindistan’da SerHind’den başlayarak yaptığı tamirat ile müceddid Risale-i Nur’un Barla’dan başlayarak Osmanlı ve İslâm mülkünde ve giderek bütün Dünya üzerinde yaptığı tamirat da aynıdır. 

Risale-i Nur’un bizce en büyük tecdidi, sanayi devriminin yeni kurum ve kavramlarını doğru okuması ve bu meyanda yeni bakış açıları ve müesseseler geliştirmesidir. 

Sanayi devrimi kurumlarının en başta geleni tüzel kişi (hükmî şahıs, şahs-ı manevî) kavramıdır. 

Bediüzzaman dinsizliğin şahs-ı manevîsini keşf ve teşhis etmiştir. Daha da önemlisi bu şahs-ı manevînin karşısına şahs-ı manevîler çıkarmak gerektiğini tesbit etmiştir. 

Bu kapsamda Bediüzzaman sarsılmaz iman için “şahıs evliya”dan “heyet evliya”ya geçiş gerektiğini tesbit etmiştir. 

Zira günümüzün iletişim illüzyonları ile şahıs evliyalar her zamankinden daha çabuk gözden düşürülebilmekte ve ümmet öndersiz bırakılarak moraller bozulabilmektedir. 

Aynı şekilde Bediüzzaman ittihad-ı İslâm için “şahıs halife”den “heyet halife”ye geçişin şart olduğunu tesbit etmiştir. 

Zira günümüzde İslâm ülkelerinden birinden çıkacak bir karizmatik lider ya derhal alaşağı edilir ve gözden düşürülür ya da yönlendirilir ve faydadan çok zarar verir. 

Oysa meşverete dayalı mütesanid heyetler biçiminde çalışan tüzel kişilikler, ittihadın sağlam temel taşları olurlar. 

Şahıs halife ve şahıs evliya arayışını sürdüren “mazi evlâtları”nın kulakları çınlasın...

Okunma Sayısı: 2521
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Şevket PAKSOY

    10.4.2015 18:49:20

    Faik Bayav, Aşağıdaki cümle sizin; "Risale-i Nur tecdid işleminin biçimini yansıtan reçetedir; müceddid değildir. Reçeteyi uygulayacak müceddid yok ise, tazeleme işlemi de olmaz. Tekrar sorayım: on beşinci asrın müceddid kim?" Fakat bu cümleniz eksik ve hatalı... Zira Risale-i Nur müceddiddir. Sizin söylediğiniz gibi sadece reçete olsa idi , Külliyat'ın içindeki onca hastalığın devası olan eczaların bir anlamı olmazdı.. Nurlara reçetedir demek hakarettir.. Bu hakareti bilmeden yapıyor iseniz lütfen dikkatli olunuz... Risale-i Nur herbir hastalığın hem reçetesini yazmış hem ilaçlarını sunmuş müceddid-i ahirzamandır... Nur talebelerinin vazifesi ise KIYAMETE KADAR ihtiyaç sahiplerinin ellerine Nurlara gölge olmadan, bu ilaçları ulaştırmaktır..

  • İbrahim Faik Bayav

    10.4.2015 07:38:40

    On beşinci asrın müceddidi kim soruma cevap yetiştiren Ali Kardeş!.. Benim yorumumda şahıs aradığım iması mı var? ZAMAN ŞAHIS ZAMANI DEĞİL, ŞAHS-I MANEVİ ZAMANIDIR denmiş. Bu söze itiraz var mı yorumumda? Bir yazıyı anafikri dikkate alıp okunmasını istersin ya... Anafikrin açıklanmasını isteyen yorumumu biraz dikkatli okuduğunda, cevabının yetersiz olduğunu anlayacaksın.

  • ali yeşilkaya

    9.4.2015 13:45:15

    asrın müceddidi kim sorusunu soran kardeşime yazıyı ve alakalı evvelki yazıyı tekrar okumasını tavsiye ediyorum.zira hala şahıs arayışı içerisinde olması yazılardaki anafikri dikkayte almadan okuduğunu gösteriyor.'şahıs halife' arayışındakilere,sürekli okuyup duyduğumuz ama bir türlü massedemediğimiz ve belki de farkında olmadan sürekli zıddına hareket ettiğimiz,üstadın şu tesbitini başucu levhası yapmayı tavsiye ederim:ZAMAN ŞAHIS DEĞİL,ŞAHS-I MANEVİ ZAMANIDIR zira;müceddit,mehdi,imam,abi,hacı-hoca vs. arayışımız bir türlü bitmiyorsa,sebebi,bu cümledeki hakikati sindirememiş olmamızdır.

  • Garib Doğu

    9.4.2015 13:07:06

    Üstadımız,Risale-i Nur'un, bu asrı ve istikbali ışıklandıracak bir nur olduğunu açıkça ifade ediyor.Demek ki vazifesi kıyamete kadar devam edecek.Risale-i Nur'un tecdit hareketi ve irşadı bir asrı kapsamıyor.Bin yıllık bir tahribatı tamir eden bir külliyat bir asırla sınırlı olamaz.Bunu anlamak için,Haşir Risalesi,29 ncu söz,Otuzuncu Lem'a,24 ncü mektup ve 9 uncu Şua'nın 9 ali makamına bakmak yeterli olacaktır.

  • HATİCEKESKİN

    9.4.2015 12:12:18

    yazınız çok güzel tüm dünyanın ihtiyacı olan risalei nurları Rabbim herkese ulaştırsın. iki dünyanınkurtuluş reçetesi risalei nurlardadır...

  • İbrahim Faik Bayav

    9.4.2015 08:34:28

    (Müceddid konusu-1) Ahmet Battal 'tecdid' sözcüğüne ''her asırda bir tazeleme yaparak dindeki aslın yeniden ortaya çıkarılması'' anlamını verince, ''On beşinci asırdayız... Tazeleme işlemi başladı mı?'' diye sordum. Yeni yazısında buna ''son müceddid Risale-i Nur'' ifadesiyle cevap verdi. Bir asrı yüz yıl olarak biliyoruz. Zaten, Risale'de İmam-ı Rabbani, Halid-i Bağdadi, ve Üstad örnek verilerek, bir asrın yüz olduğu belirtiliyor. Battal, üç yüz yıllık zaman diliminin de 'asır' olarak göstermeye çalışıyor. Olabilir. Lakin, son müceddid ifadesiyle ilerideki asırları da bu zaman dilimine sokuyor ki, bu anlayışı kabul etmek mümkün değil.

  • İbrahim Faik Bayav

    9.4.2015 08:33:52

    (Müceddid konusu-2) Bediüzzaman, dindeki tahribatı Risale-i Nur eserlerini telif ederek durdurmuş. Battal, bugünü, ''iman dairesinde, hayat ve ahlak dairesinde, hatta hukukta ve adalet dairesinde ciddâ bir yıkım var'' cümlesiyle tanıtıyor. Demek ki günümüzde de tecdid hareketine ihtiyaç var. Risale-i Nur tecdid işleminin biçimini yansıtan reçetedir; müceddid değildir. Reçeteyi uygulayacak müceddid yok ise, tazeleme işlemi de olmaz. Tekrar sorayım: on beşinci asrın müceddid kim?

  • M Numan

    9.4.2015 08:06:17

    meşveret heyetleri kollektif hareket ederse bir şeyler olabilir. lokal hareket ederlerse bir cacık olmaz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı