"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Suç ve ceza için şart: İlliyet rabıtası

Ahmet BATTAL
04 Mayıs 2017, Perşembe
Domino taşlarını dizip baştakini devirerek diğer hepsini zincirleme devirme ve ortaya bir şekil çıkarma oyununu bilirsiniz.

Bu gün sizin gibi zeki okuyucularımız için o oyunu biraz zorlaştıralım.

Taşlar arka arkaya on basamakta sıralanmış haldeler. Her basamaktaki her taşın arkasında iki taş var. 

Yani basamaklardaki taş sayıları şu şekilde: 1-2-4-8-16-32-64-128-256-512.

Her bir taş devrildiğinde sadece arkasındaki iki taştan birini devirecek, diğeri dik kalacak. Yani dokuz adım sonra on basamaktaki bin yirmi üç taştan sadece on tanesi devrilmiş olacak.

Her taşın bir kumandası var ve her kumanda bir kişinin elinde. Devrilen taşı kumanda eden, kendi arkasındaki iki taştan hangisini devireceğine kendisi karar verecek. 

Şimdi zor soru:

Arkasındaki iki taştan birini deviren en baştaki birinci taşın kumandanı, hangi taşı devireceği konusunda kararını verirken, onuncu sıradaki beş yüz on iki taştan hangisinin devrileceğini bilebilir mi?

Beş yüz on ikide bir ihtimalle bilebilir. Yani bilme ihtimali beş yüz on ikide birdir.

Şimdi örnekten örneğe geçelim.

Onuncu sıradaki 512 taştan sadece birini, meselâ 257. taşı devirmek suç. Diğerlerini devirmek ise suç değil. Bu kuralı bütün kumandanlar biliyor.

Sistemi çalıştırdık. Her nasılsa, sonuçta, devrilmesi suç olan 257. taş devrildi.

Onu deviren, dokuzuncu sırada bulunan ve devrilen 129 numaralı taşın yöneticisi. Onuncu sırada ve kendi taşının arkasında duran iki taştan birinin 257., diğerinin 258. taş olduğunu görüyor. 

Onu deviren, 257. taşın devrilmesinin suç olduğunu biliyor. Bile bile taşı devirmeyi, yani suçu işlemeyi tercih ediyor.

O halde suçlu. Zira iradesi suç işlemek yönünde. Ve iradesinin sonucu olarak yaptığı tercih, o suç olan sonucu doğurdu. O halde cezası tam. 

Peki, bu suçun cezasını sekizinci, yedinci, altıncı ve diğer sıralardaki tercih sahiplerine de verebilir miyiz? Hayır.

Neden? Çünkü illiyet bağını kuramayız. 

Çünkü irade ile sebep sonuç ilişkisi arasında sihirli bir bağ var. 

Şimdi bir başka soru:

Muğlak bir kanunu yanlış yorumlayan Maliye Bakanlığı bürokratları kanuna aykırı bir genelge hazırlıyor, Bakan da dikkatsiz davranıp imzalıyor. Genelge şirketlerin sonraki tarihli vergi borcundan şirketin eski müdürlerini de sorumlu tutuyor. 

Vergi memuru, bu genelgeyi, yanlış olduğunu bile bile uyguluyor. Bir şirketin beş bin liralık vergi borcu için şirketin eski müdürünün elli bin liralık bütün malına haciz koyuyor. Eski müdür haczi kaldırmak için dâvâ açmak yerine bu işi onuruna yediremeyip önce vergi memurunu öldürüyor ve sonra da intihar ediyor. 

Senaryoyu öne ve sona eklerle uzatabiliriz. Ama bu kadarı bize yeter. 

Soruyu sorma vakti:

Şirket müdürünün vergi memurunu öldürmesinin sorumlusu kim ya da kimler? 

Şirket müdürünün intiharı bir suç mu? Bu intihardan hukuken ve vicdanen kim ya da kimler sorumlu? 

Bu soruların cevabı dünyevî hukuk açısından bellidir: Şirket müdürü vergi memurunu öldürdüğü için suçludur. Ayrıca intihar ederek de suç işlemiştir, ama ona bu dünyada bu suçlarından ceza verebilecek durumda değiliz.

Konuyla ilgili olan diğer kişiler ise, ölümlerle kendi yanlış eylemleri arasında illiyet rabıtası kurulamayacağı için hukuken suçlu değiller. (Baştaki domino taşı örneği bu sonuç içindi.).

Ama onlar vicdanen sorumlular: O muğlak kanunu yazan bürokratlar, tasarıyı imzalayan bakanlar kurulu üyeleri, tasarının kanunlaşmasına oy veren milletvekilleri, yanlış genelgeyi yazan bürokratlar, imzalayan bakan … Hepsi, farklı ağırlıklarla da olsalar, vicdanen sorumlular. 

Bu saydıklarımız ve diğer ilgililer, aynı zamanda ahiretteki uhrevî hesap gününde, bu iki ölümden de –elbette katkı payları oranında- mesul tutulacaklar. Zaten o yüzden –vicdanları varsa- bu dünyada vicdan azabı çekecekler. 

Görüldüğü üzere “hukuken kim suçlu” sorusunun cevabını her zaman tam olarak ve vicdana uygun biçimde veremeyiz. “Vereceğiz” demek gereğinden fazla iddialı olabilir. 

İnsana tevazu yakışır. 

Hele Adil-i Mutlak olan Allah’ın karşısında…

Okunma Sayısı: 3045
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı