Cumhurbaşkanının kabineye başkanlık etmesini “sisteme uygun” ve “olağan” görmekle yetinmeyip başkalarına da olağan göstermeye çalışan fanatikler son yazımıza yorum yapmadılar.
Darıldılar her halde!
Bizde bir söz vardır; “darılan darı ekmeği yisin” derler. Biz işimize bakalım. Yani kendi doğrularımızı yazıp söylemeye devam edelim.
O internet okuyucularımızın tek eleştirisi şu:
“Siz Erdoğan’a itiraz ediyorsunuz, ama Sezer, Demirel ve Özal da cumhurbaşkanı olduğunda aykırı şeyler yapmıştı.”
Yani “başka kötü örnekler de var, o halde bu kötü örnek çok da kötü bir örnek değil diyebiliriz” demek istiyorlar.
Bu bir hastalık: Suimisal hastalığı.
Oysa her akıl ve vicdan sahibi bilir ki; suimisal emsal olamaz. Yani kötü örnek örnek değildir. Ya da kötüden örnek olmaz.
İlla örnek lâzımsa –ki bizce de lâzımdır- iyi örnekler bulunabilir. Ya da, bilhassa iyi örnek bulamayan için, pes etmek de bir erdemdir.
“Erdoğan iyi bir cumhurbaşkanı olabilir” diye düşünen Erdoğan taraftarları eleştiriye de açık olmalı. Eleştiriye kapalılık kendini beğenmişliğin göstergesidir.
Bizim iyi niyetli eleştirilerimiz Erdoğan’ın kulağına gitmeyebilir. Ama dostlarının okuduğu kesin.
O dostlar “gerçekten dost” iseler, eleştirilerimizi iyi niyetle kendisine ulaştırırlar. Erdoğan da alır, okur ya da dinler. Beğenir veya beğenmez. O ayrı mesele.
Eleştirinin intikalinde basit bir ölçü niteliği de var: Erdoğan’ın dostları onun hakikî ve samimî dostu iseler bizi eleştirmekle yetinmezler, eleştirimizi de muhatabına iletirler.
Erdoğan da -biraz da olsa- demokrat ise eleştirileri dinlemeye tahammül eder.
Eleştiriye açık ve muhalefete hazır olan ve hatta muhalefetini destekleyebilen iktidar olmak zor mudur?
Zordur, ama gerçek demokratlık da budur.
“Nerede böyle demokratlar” diyenlere cevap:
Böyle demokratların var olmasına imkân var mı? Evet.
Bu hakikî ve samimî demokratlar niyet ve irade olarak varlar mı? Evet!
O halde “neredeler” sorusu anlamlı değil.
Sorulması gereken şu:
“Demokratları yeniden, daha kalıcı ve daha kaliteli biçimde ortaya çıkarabilmek için bana düşen nedir?”
Madem istibdattan hepimiz zarar görüyoruz. O halde tam demokrasiyi ve hakikî demokratları hepimiz istemeliyiz.