Bir sivil vatandaşımız, bir derneğin başkanı sıfatıyla terör olaylarının gidişatı ile ilgili çeşitli açıklamalarda bulunuyordu.

Konuşan, Ziya Sözen.

Adına konuştuğu dernek, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu.

Başkanın konuşması kadar, konuşmanın haber olarak verilmesi de garipti.

Zira; başkan terör operasyonlarının gidişatı hakkında bir derneğin sahip olacağı basit bilgileri aktarmıyordu. Bu konuda yetkililerce paylaşılmış bir bilgi demeti hakkında bir tartışma ya da değerlendirme de yapmıyordu.

Başkan, adeta bir tugay komutanı ya da bir emniyet müdürü gibi, hatta bir vali ya da içişleri bakanı gibi konuşuyordu.

Mealen “Cizre bir hafta içinde normale döner, Sur’un yüzde doksanı temizlendi” diyordu.

Operasyonlara korucular da katıldığına göre, bazı korucuların üyesi olduğu bazı derneklerin birleşmesi ile kurulmuş bazı federasyonların kurduğu bir konfederasyonun başkanının bu tür bir konuşma yapması ilk bakışta garip karşılanmayabilir.

Ama önemli bir problem var.

Öncelikle tesbit edelim ki koruculuk sisteminin kendisi, tarihinden bu yana tartışmalı bir sistem. Güneydoğudaki geçici köy korucularının statüsü de öyle.

Bu tartışmalı yapının mensuplarının silâhlı mücadelede “devletin yanında” bulunması elbette bir kahramanlık ve bir fedakârlık.

Ancak bu kitlenin bir siyasî ya da stratejik cephe ya da taraf gibi görülmesi ve gösterilmesi tehlikeli.

Ya da bu kitlenin bir grubunun bu şekilde medyatik hale getirilmesi de problemli.

Operasyonlara ancak askerin veya polisin komutası altında girebilen bir silâhlı grubun veya onun temsilcisi olduğunu lanse eden bir sivil toplum örgütünün başkanı ya da üyesinin, terör operasyonları hakkında bağımsız açıklamalar yapan bir gruba dönüşmesinin, orta ve uzun vadede ortaya çıkarabileceği riskler büyük.

Hem terör örgütünün lehinde ve hem de bu derneğin ve korucuların aleyhinde sonuçları olabilir.

Bize göre bu tarz sivil oluşumlar desteklenmeli.

Ancak yine bize göre bu sivil oluşumların sivil alanda kalmaları da sağlanmalı ve devletin yerine geçmeleri mutlaka önlenmeli. Bizden hatırlatması.

Yetki ve sorumluluk önce Başbakanlığa ve İçişleri Bakanlığına ait. Yetmezse konu Millî Güvenlik Kurulunun gündemine de alınmalı.

Mümkünse acilen.

Zaten derdimiz çok, başımıza bir dert daha alalım istemeyiz.