Gazeteleri çeşitli kriterlere göre sınıflandırabiliriz.
Boyalısı, boyasızı olur.
Solcusu, sağcısı olur.
Siyasîsi, dinîsi de olur.
Yandaşı, candaşı oldu son yıllarda.
Efkârcısı, eyyamcısı da var yıllardır.
Hatta okunanı, seyredileni de var maalesef.
Bir ayrım da bizden:
Gazeteler bir de tezgâh üstü veya tezgâh altı gazete olur.
Tezgâh üstü gazeteyi, bir kısım ham esnaf, “tezgâhımda görünsün, müşterim artsın, maliyeci kıyak geçsin” diye alır.
Tezgâh üstü gazeteyi, bir kısım ham memur, “masamda görünsün, terfide lazım olur” diye alır.
Tezgâh altı gazeteye gelince…
Tezgâh altı gazete köşelidir. Üslubu yumuşak da olsa fikirleri sert ve nettir. Hazmı bazen zordur.
Tezgâh altı gazetede yazmak da zordur.
Tezgâh altı gazete bazen korkutabilir. Taşımak, göstermek cesaret ister.
Ama gereklidir tezgâh altı gazete. Molla Kasım’dır, doğrucu Davut’tur. Baklasız ağızdır mesela…
Ya da... Ağırdır, gazete gibi okunmaz!
Okuyucusuna gelince,
Tezgâh altı gazeteyi alan esnaf da olsa, memur da olsa, ham değil hastır.
Öyle ya; o, bu gazeteyi cesaret eder öyle alır. Ahdeder alıcı-okuyucu kalmak için.
Tezgâhında veya masasında görünmesinden korkmaz.
Gelen giden “bunu ortalığa koymayın size zararı dokunur” dedikçe gayrete gelir.
Gazetesini daha bir yukarı çıkarmaya çalışır. Başkaları da alsın ve tezgâhına koysun ister. Ama hemen olmaz, kolay olmaz.
Gazeteler tezgâh üstü tezgâh altı ayrımı yönünden zaman zaman değişik pozisyonlara girebilir.
Bazı gazeteler her zaman tezgâh altıdır. Doludur, ağırdır.
Ama bazı gazeteler bazen tezgâh altı oluverir.
Bazı gazeteler her zaman tezgâh üstüdür. İçi boştur. Ama boşları doldurmakta ve manşetlerle topluma gaz ve yön vermekte çok mahirdir.
Bazı gazeteler bazen tezgâh üstüne çıkar görünür, vazifesini yapar, kaybolur.
Hepsi gazetedir…
Ama bazıları daha gazetta’dır. Hakikatlidir.
Siz hangisisiniz? Hangisi elinizde?