"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Toptancılık, genellemeler ve önyargılar - 2

Ahmet BATTAL
02 Şubat 2019, Cumartesi
Geçen hafta Davos’ta zamanın ruhunu iyi okuyanlar bağımsız karar verme yeteneğine sahip son neslin bu yılların çocukları ve gençleri olduğunu ve geleceğin bağımlılık üzerine kurulacağını konuştular.

Biz ne yaptık? Davos’a gitmedik. Peki, bilgi yığınlarını işleyip kişiye özgü neticeler üreten ve “bireyselleşmesini” tamamladığını zanneden kişilerin tercihlerine “çaktırmadan” yön veren makinelerin arkasındaki fikir sahiplerini ve niyetlerini teşhis etmeye çalıştık mı? 

Bir adım sonra kültürümüze, ahlâkımıza ve dinimize bile başka bilgisayarların kontrolündeki bilgisayarlarımızın yön vereceğini biliyorsak çare nedir?

Çare; elbette birleşmek ve güçlenmektir. Üç “tane” bir alt alta gelince üç ediyor da araya bir nokta ya da virgül fitnesi sokmadan yan yana gelince neden yüz on bir oluyor? Üç kişi gerçekten sırt sırta verirse gücü kaç yazılımcıyı devirir biliyor muyuz? 

Bu sorularla son yazımızdaki üç kavrama dönelim: 

Toptancılık, yanlış hükümlerle kurunun yanında yaşı da ve hatta nemliyi de yakmaya sebep olur. Adalet her kişiye ve her olaya ayrı hüküm vermeyi gerektirir. 

Genellemeler öngörülebilirliğe katkı yapar. Tecrübeli ve ak saçlı kişilerin toplantı yönetme konusunda daha başarılı olduğunu bilenler, divan başkanı seçiminde aday gösterirken ya da adaylardan birine oy verirken bu genellemeyi de nazara alırlarsa daha isabetli bir seçim olmuş olur. 

Önyargılar, sonraki yargılara yardımcı olur. Meselâ hep başkalarının talimatı altında çalışmış olan bir bürokratın, bir gün aniden değişik bir adam olup kendi hür iradesiyle karar vereceğini beklemek mümkün olmayacağına göre, bu kişi hakkındaki bu ön yargı o kişiyi doğrudan halka hesap vereceği bir makamda görme konusunda da isteksizliğe sebep olur ve olmalı. 

Bu bağlamda, İstanbul yerelinde birinci adam olmaya aday gösterilen (“olan” değil, “gösterilen”!) birinin adaylığına “sıcak bakmak” bile yanlıştır. 

Nitekim Binali Yıldırım son röportajında şunları itiraf etti: “Her şeyin bir ilki ve sonu var. Bana da hep ilkler ve sonlar nasip oldu. Eğer size bir ihtiyaç duyulduysa bir yerde onu kabul etmeme lüksünüz yok. Görevin büyüğü küçüğü olmaz. Bakanlıktan ayrıldım, çalışmaya devam ettim. Tekrar bakan oldum, çalışmaya devam ettim. Başbakanlık uygun görüldü, yaptım. Şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmam gerekti. Seve seve yaparım.”

Bu cümlelerde doğrudan halka ve seçmene karşı sorumluluk üstlenmeye yönelik öznel iradeyi görebiliyor musunuz? 

“Size bir ihtiyaç duyulduysa”, “görev”, “uygun görüldü”, “gerekti” yüklemleriyle ifade edilen edilgen yapıdan “siyaset arkadaşlığı”, “ikinci adamlık” v.s. çıkar. Ama belde halkına muhatap olacak bir belediye başkanı çıkmaz. 

Bu yaklaşımlarla “seve seve yaparım” diyenin “seve seve eve” gönderilme vakti gelmedi mi? Ta ki ona da “son bir son” nasip olsun!

Okunma Sayısı: 2001
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı