Muhterem Genel Müdürüm, Bu size ikinci yazımız.
Bu sefer kendi düşüncemizi değil okuyucularımızdan gelenleri yazacağız. (Meğer okuyucularımızın size söylemek istediği ne çok şey varmış.)
Tebrikleri de iletiyor ve geçiyoruz. Zira siz de bilirsiniz ki sizler gibi icracılar için, kıymetli “dönüt”, takdir ve tebrik değil teklif ve yapıcı eleştiridir.
Bir ön rica: Biz biziz, bizi başkalarına benzetmeyin, benzetmenizi sağlamak isteyen vakumculara da itibar etmeyin lütfen.
Biz sizin akınıza ak karanıza kara dedik, diyoruz ve diyeceğiz. Bir zamanlar karanıza da ak derken, şimdi akınıza da kara diyen başkaları gibi değiliz.
Sizin, kendi ayaklarının üzerinde duran bir bürokrat-hizmetkâr olduğunuza inanmak istiyoruz. Seyyidimiz olmak istemez misiniz?
Okuyucularımızın iki önemli ricası var:
Birincisi yayınladığınız belgesellerde kullanılan dille ilgili.
Materyalizme ve mutsuzluğa sebep olan bazı kelimeler var ki metin yazarlarınızın onları kullanmaktan bilhassa kaçınması lâzım. İnancımızın ve geleneğimizin daha fazla bozulmasına izin vermemek lâzım.
Bu hususta, çalışanlarınıza özel dersler aldırmanızın faydalı olacağını düşünüyoruz. Siz bile verebilirsiniz.
İkincisi, hakkında tartışmalar süren “çok yakın” tarihî “belgesel” yapmaktan vazgeçiniz. Zira–siz daha iyi bilirsiniz ama–“belgesel” tartışma programı değildir. Çok yakın tarihteki konular yaşanmış bitmiş ve belgesi tamamlanmış konular değil. Yaşanmakta olan hayatla ilgili.
Bırakınız o konuları, “taraf olanlar” yazıp çizsin. Siz devlet televizyonusunuz. Size yakışan, taraf olmak değil tarafsız olmaktır.
Onun yerine, “hakikaten tarih” haline gelen ve milletin merak ettiği, ama bu güne kadar maalesef tabu sayılan konuları belgesel yapınız.
Meselâ Bediüzzaman’ın, talebelerinin ve eserlerinin ayrıntılı belgeselini yaptırınız.
***
Gündemi neden yazmıyorsunuz diyen dostlara not:
Bu günün demi bize bayat, biz günün demini önceden yazmıştık da ondan.
Dileyenler, misal kabilinden, “sosyolojik yargılamalar” ve “korkanlardan korkutanlara” başlıklı yazılarımıza baksınlar yeter.
Bir örnek cümle: “Hakikî adalete bu dünyada dahi ulaşmak için, kanal kanal dâvâ izlemekten vazgeçip var gücümüzle iman hizmeti yapmaya devam etmek gerekir. Sosyoloji bunu der.”
Hem Sayın Başsavcı da açıklamış: Silâhlı terör örgütü kurmak ve üye olmak iddiası ile başlatılan bir operasyon var. Neyini (!) yazıp konuşalım…