Önceki iki maçta, yenmeyi sadece “umuyorduk”. Ama bu maçta yenmemiz kesin gibiydi. Hak etmiştik. Yine vermediler. Üstelik bu seferki goller de hepten fauldü.
Maçın adı mı? “EURO 2024 kimin olacak?”
Maç bitti. Sonuçlar açıklandı.
Takımları tanıtalım ve maçı anlatalım.
***
Bizim takımın kaptanını tanıyorsunuz. Adı üzerinde, Reis.
Dolarist saldırı sebebiyle toplayabildiği oyuncular şunlar (“EURO 2024 Türkiye’de olsun” diyenler):
Michael van Praag (Hollanda)
Sandor Csanyi (Macaristan)
Juan Luis Larrea (İspanya)
Borislav Mihaylov (Bulgaristan)
Alman takımının kaptanını tanıtamıyoruz. (“Düşman ülke liderinin reklâmını yapma suçu” kapsamına “girdirilebilir”. Yani vatan haini sayılma riskimiz var). (“Kanunda böyle bir suç mu varmış” diyenlere cevabımız net: Burası Patagonya mı kardeşim? Burada kanun mu var?) (Bir de, dikkat ediniz, birinci parantezin sonuna bir gülme emojisi koymadık, koyamadık. Niyeyse artık!).
Alman takım kaptanının topladığı oyuncular ise şunlar (yani “EURO 2024 Almanya’da olsun” diyenler):
Ivan Gazidis (İngiltere)
Peter Gilleron (İsviçre)
Michele Uva (İtalya)
Karl Erik Nilsson (İsveç)
David Gil (İngiltere)
Florence Hardouin (Fransa)
Zbigniew Boniek (Polonya)
Davor Suker (Hırvatistan)
John Delaney (İrlanda)
Grigory Surkis (Ukrayna)
Andrea Agnelli (İtalya)
Fernando Gomes (Portekiz)
***
Maçın hakemi UEFA Başkanı Aleksander Ceferin sonucu şöyle açıkladı:
“Prosedür şeffaftı. Oylama demokratik oldu. Her demokratik karar, haklı bir karardır. Söyleyebileceğim tek şey fantastik bir EURO 2024 bekliyorum. Değerlendirme raporu sonucunda Türkiye’de düzenlemenin bazı riskleri vardı. Türkiye’nin insan hakları aksiyon planı eksikti. Otel kapasitesi limitliydi. Birçok şehir için bazı endişeler vardı.”
Hakem Ceferin haindi. Belliydi.
“Türkiye’nin insan hakları aksiyon planı eksikti” ne demek yahu. Bu kabul edilebilir mi? Belli ki kendi ülkesindeki dış güçlere satılmış iç güçlerden besleniyor. (Ya da tam tersidir, ama satıldığı kesin.)
Hele “her demokratik karar haklı bir karardır” demesi yok mu? Tam bir ihanetti!
Biz de ülke medyası olarak, “skandal sözler” söyleyen o hakemi, hep birlikte, tezahüratla (zahir biçimde yani açık açık değil, müzaheretle yani dayanışmayla) ilme dâvet ettik:
İiilme, haaakem!
İiilme, haaakem!
İiilme, haaakem!
Sen nasıl bizim ülkemiz hakkında bu yargılarda bulunursun. Sen kimsin yahu!
Sen bizim hükümetimizi her gelen topu içeri alan “kova Şaban” mı sandın? Kepçe Recep de olsak yemeyiz!
***
Bu yazıda bazı şeyhlerin birbirine ne çok karıştığını biz de biliyor ve görüyoruz. Ama çare yok. Burası Türkia. Düşmanı çok. Dostu yok. Zira Devlet başta, kuzgun Bahçede leşte, falan filan, filan fıstık, mıstafa mıstık…
Bir de… Biz futboldan anlayan bir köşe yazarı değiliz ki. Biz sadece adalet ve insan hakları teorisini “biraz” biliyoruz. O kadar. Maç yorumu da bizden bu kadar!