Herhangi bir mevzuyu...
Bir kişiye veya bir kitleye,
Konuşarak ya da yazarak,
Ya da hatta susarak ... anlatırken,
Üslubun önemi var mı? Varsa ne kadar var?
Anlatılanın tesir etmesi için davranışlarımızda ihlaslı olmak yetmez mi?
Karışık mevzu. Basamak ve tasnif yardımıyla çözmeye çalışalım.
Birinci aşama:
Bir matematik dersinde “bilgiyi aktarırken” ihlasa da üsluba da ihtiyaç yok. Anlaşılmak için “yöntem” yeter.
Zira soyut kavramlar kullanılıyor. Bilinen kavramların üzerine yeni kavramlar eklenerek aklın üzerine bir “bilgi binası” kuruluyor.
İkinci aşama:
Dersi dinlemesi gerekirken başka işle ilgilenen yani “davranış yanlışı” yapan öğrenciyi “uyarmaya” sıra geldiğinde üslup da önemli hale geliyor.
Muhatabınızın sizin ikazınızdan olumlu etkilenmesi için onun “sadece aklına” hitap etmeniz yetmiyor.
Zira muhatabınızın kalbi de zaten derste sizi dinlememek suretiyle o sırada yanlış çalışıyor. Sizin ise, o kalbe, uygun üslupla temas etmeniz ve düzeltmeye çalışmanız lazım. “Alırsan al almazsan ne halin varsa gör” diyemezsiniz.
Yani bu ikazda, yöntem, üsluba da ihtiyaç duyuyor.
Üçüncü aşama:
Uyarılan öğrenci dersi terk etmek istediğinde, ona, bu dersin kendi hayatı için önemli olduğunu, dinlemesi ve öğrenmesi gerektiğini, kızgınlıkla çıkıp giderse fayda değil zarar göreceğini anlatmak istiyorsunuz.
İşte bu aşamada, bu yeni bilgileri anlatırken, yönteminizin ve üslubunuzun iyi olması yetmez. İhlas da gerekir.
Yani o dersin kıymeti konusunda siz kendiniz samimi ve ihlaslı olacaksınız ki muhatabınız da buna “inansın”.
Yani muhatabınızın vicdanına da hitap edeceksiniz ki doğru ve yanlışa ve faydalı ve zararlıya dair muhakeme yapsın ve sizden etkilensin.
Neticeye gelince, anlayabildiğimiz kadarıyla...
Herhangi bir anlatma ameliyesinde “ihlaslı olmak gerekir” demek, “matematik anlatmıyorsunuz, birinci basamakta kalmayın” demektir.
O halde, “ihlaslı olmak gerekir” demek, hem yöntemin doğru olması gerekir ve hem de üslubun iyi ayarlanması gerekir, demektir. Zira ihlas usulün ve üslubun, zirvesidir, son aşamasıdır.
Yani ihlas usulü de üslubu da kapsar ve hatta aşar. Onları da renklendirir ve kendi boyası ile boyar.
Ne dersiniz?