Vitrin süslüdür. Güzel imaj verir. “Albeni” der. Vitrinde her şey olmaz, en güzeller, en alımlılar olur.
Vitrin mevsim be mevsim (zamanı geldikçe) yenilenir, güncellenir.
Hatta konfeksiyon mağazası gibi yerlerin vitrinini, bedeli mukabilinde uzmanı düzenler.
Ama en zoru şudur:
İşletmeci akşam vitrinini güzelce düzenler. Kapılarını kapatır, çıkar…
Sabah gelince bir de bakar ki birileri vitrinin camına dışarıdan bir şeyler yazmış ya da yapıştırmış. Gelip geçenler de vitrinde ve dükkânda gerçekte ne olduğunu değil, camın dışında ne olduğunu görerek geçmektedir.
Elbette can sıkıcı bir durum. Kötü bir imaj.
O zavallı esnaf hemen eline temizlik malzemesini alır ve vitrininin dışını bir güzel temizler. Ama aynı zamanda dersini de almıştır.
O esnaf sonraki gün sabah işe daha erken gelir. Zira bilir ki, yine birileri, bir kıskançlık, bir düşmanlık ve hatta hıyanet yapmış ve onun tertemiz vitrinine çamur sıvamış olabilir.
Bilir ki, bu birileri; hakkına razı olmayıp hır çıkarmış ve sonra da ayrılmış olan eski ortak da olabilir, karşı komşunun çiğ süt emmiş çocuğu da. Hatta para ile tutulmuş bir çamur tetikçisi bile olabilir…
Bilir ki gece vitrinin dışına atılan o çamuru da kimse görmeden temizlemek gerekebilir.
Tedbir işte budur; erken kalkmak. Yoksa dükkânı kapatmak çare değildir. Vitrini kapatmak da çözüm olmaz. Çünkü bu iş vitrinsiz olmaz.
Başka bir örnek: İnternetten e-ticaret yapan satıcı, web sitesinin giriş sayfasını vitrin yapar, kendi fikrine ve gönlüne göre güzelce tasarlar.
Ama bir düşman hacker şifreyi çalar ya da kırar, o vitrin sayfayı baştan aşağıya kadar rezillikle boyar.
Web sayfasını vitrin düşmanlarının saldırısından korumak isteyen kişi de çeşitli tedbirler almak zorundadır.
Elhasıl…
Vitrini korumak zordur, zahmetlidir.
Bazıları “vitrinimiz olmasın, rahat edelim” diyorlar.
Derdi hizmet değil de “rahat etmek” olanın dükkânı da olmaz cevheri ve mücevheri de.
Başkalarının yükleyebileceği olumsuz imajdan kaçınmak adına, ama aslında “rahat olma” isteği ile ya da “zarar görmeme” arzusu ile “sırra kadem basmak” en azından ayıptır.
Hem de bu davranış ne “sırren”dir, ne de “tenevveret”!
Birinin vitrininin dışını birileri kara çamur ile boyadığında kabahat vitrinin sahibinde değildir. Boyayanlardadır.
Kabahatin büyüğü de vitrin sahibinin vitrinini korumasına ve temizlemesine yardımcı olmayıp, hatta bu gayreti görmezden gelip o kirli boyayı kendi zihninde kalıcı hale getiren ve başkalarına da yayandadır.
Zira o, “ben dostum” da dese, kara çalmaya teşne olduğunu gösteren bu inadıyla, aslında “çamur atan”a destek olmuş demektir.
Böyle dost düşman başına…