“Cemaat mensubiyetini gösteren delillerle örgüt üyeliğinden yargılananların bu suç açısından suçlu olduğuna inanmak böyle fıkralık bir şeydir.”
Dün izah ettik. Devam edelim.
Akla gelebilecek en önemli sorulardan biri şu: “Siz bu yazdıklarınızla, cemaat faaliyeti kılıfı altında illegal yöntemlerle devleti ele geçirmeye çalışanları bir anlamda korumuş olmuyor musunuz?”
Kısa cevap: Biz ısrarla hukuk devletini ve adaleti istemekle “onları” değil, aksine bu tiplerden devleti korumaya çalışıyoruz. Cevaptaki netlik ayarı aslında soruda saklı. “İllegal yöntemler!”
Kısa izahı da şu: “Somut suç” isnadı lâzım ve dosyadaki delillerle bunun ispatı önemli. Ama FETÖ/PDY üyeliği dâvâlarında böyle olmuyor ve üstelik bu yanlışlık suçluların cezasız kalmasına sebep oluyor.
Açıklayalım: “Ama onlar devleti ele geçirmeye çalıştı, darbe yapmaya çalıştı, kaos ortamı oluşturmaya çalıştı…” diye başlayan cümlelerdeki zımnî boşluğu şu sorularla dolduracağız:
“Onlar”dan hangisi ya da hangileri? Ne yaparak? Cemaat olarak mı, terör örgütü olarak mı? İkincisini kast ediyorsak–ki vicdanen, hukuken ve kanunen öyle olmalı–içlerinden hangileri, suç niteliğindeki hangi somut eylemiyle terör örgütü kurma, yönetme ve üye olma suçunu işledi?
Bir örnek verelim:
Meselâ o cemaatin mensuplarınca kurulduğu malûm olan bir vakfın ya da derneğin yöneticisi veya üyesi olmak 17-25 Aralık 2013 öncesinde suç değilse, sonrasında da suç değildir.
Ama bu derneği ya da vakfı paravan olarak kullanarak, meselâ ihaleye fesat karıştırma suçu işlemiş olmak, bu tarihten sonra da, önce de örgütlü/katmerli suçtur. Hem de üstelik hem “suç örgütü üyesi” için ve hem de ona bu suçunda iştirak eden devlet görevlisi (siyasetçi/bürokrat) için suçtur.
Bu ikisini birbirinden ayırabilmek gereklidir.
FETÖMETRELİ dâvâlarda böyle bir ayrım yok!
Örnekler arttırılabilir. Özetle iki mesele var.
Birincisi: Dedikodulara ve ipuçlarına bakılırsa cemaat faaliyeti kılıfı altında somut suç işlemiş olan çok sayıda kişi var ve fakat bu suçlar hakkında hiçbir kayda değer soruşturma yapılmıyor. Zamanaşımı da hızla geçiyor. Bu gidişle onlar cezasız kalacak.
İkinci mesele ise şu: Masum olduklarını hem kendilerinin ve yakınlarının ve hem de avukatlarının ve hatta neredeyse tüm hukukçuların bildiği çok sayıda masum, önümüzdeki yıllarda “kayden teröristlikten sabıkalı” olarak topluma karışacak.
Biz Hak namına bu iki sonucu engellemeye çalışıyoruz. Zira biliyoruz ki bunların sosyal sonuçları çok vahim olacak.
AİHM’den önceki tek çözüm de Anayasa Mahkemesi’nin yeni bir yaklaşım sergileyerek bu vahim yanlış gidişata dur demesi/diyebilmesi.
Not: Başlığın konuyla ilgisini tam kavramak için Nazi Almanya’sının suçlularının yargılanamayışını anlatan “Yalan Labirenti” filmini izlemelisiniz.