Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz 24.10.2017’de köşesinde bir alıntı paylaştı.
Paylaştığı yazı elli sene önce yayına başlayan haftalık İttihad Gazetesinin Mart 1970 sayısında yani Yeni Asya’nın yayın hayatına başlamasından önceki hafta yayınlanmıştı.
Merhum Mustafa Polat’ın bu önemli yazısı Yeni Asya’nın amaç ve ilkelerini bildiriyordu.
Yazının her tarafı elbette mühim. Ama aşağıya aynen aldığımız kısmı bizce özellikle önemli:
***
“Bizler İttihad’ı çıkarırken de belirttiğimiz ve zaman zaman da tekrarladığımız gibi, herhangi bir İslamî gazete ile rekabet etmek için bu yola başvurmuş değiliz. Hiçbir İslamî gazetenin yerini almak yahut darbelemek için de çalışmıyoruz. Böyle bir niyet, bir maksat asla taşımadığımız gibi, esasen Müslüman olmamız hasebiyle taşımamıza da imkân ve ihtimal yoktur.
“Yeni Asya’nın intişarına bu noktadan bakmak mecburiyeti vardır. Bizden evvel çıkan İslamî gazetelerin yaşamasını ve gelişmesini, hem de en mükemmel bir şekilde çıkmalarını samimi olarak ister ve temennî ederken, bizden sonra çıkacak olan, davası İslâm olan bütün neşir organlarının da gelişip kuvvetlenmesi ve matbuat içerisinde yerlerini ve mevkilerini doldurması temennîsindeyiz. Rekabet hissinden son derece uzağız. İslamî hareket ve faaliyetlerin desteklenmesinden başka bir maksat ve gayemiz yoktur.”
***
Lütfen şu cümleyi yeniden düşününüz: “Rekabet hissinden son derece uzağız”.
Anlamak için hatırlayalım: Eski gazetecilik literatüründe ve hatta gazeteciliğin geleneğinde bir anahtar kelime var. Gazeteler birbirlerinden bahsederken “refikimiz” derlerdi.
Her bir gazete, diğerini, kendisinin rakibi olarak değil refiki/refakatçisi olarak görür(dü).
Zira gazetecilik murakabedir, gazeteler murakıptır. Gazetelerin maksadı rekabettir. Ama bu rekabet “birbiriyle rekabet” değildir.
Gazetelerin görevi siyasî ve sosyal hayatı murakabe edip denetlemek ve ikaz ve irşad etmektir.
Siyasetçiyi sözüne sadık kalmaya zorlamak gazetenin görevidir.
Bürokratı hukukun içinde kalarak çalışmak konusunda yani kanuna uygun biçimde kamu hizmet görmek hususunda ikaz etmek gazetecinin görevidir.
Dolayısıyla gazeteler birbirinin rakibi değil sadece refikidir yani refakatçisidir.
Yine dolayısıyla, gazeteciler, siyasetçilerin uçaklarına da binseler onlara “refakat” etmezler, onları murakabe ederler.
Üniversitelerin gazetecilik ve halkla ilişkiler bölümlerinde derslerde bunlar anlatılıyor mu bilemiyoruz?
Yoksa iletişim hocaları derslerde tahtaya bir yuvarlak çizip içini de dilimleyip “Bu pastadan siz küçük bir dilim alıyorsanız başkası çok alıyordur, rakiplerinizi geçmelisiniz, bunun için ne lazımsa yapmalısınız” mı diyor?
Medya “sektörü”, “tam rekabetçi” bir “piyasa” mıdır, yoksa bir kamu hizmeti aracı mı?
İşte Yeni Asya’nın bu sorulara cevabı kırk sekiz yıl önceki o güzel yazıda gizli.