Siyaset ısınıyor.
Ali Babacan, Abdullah Gül’ün desteğiyle parti kuracak. Ahmet Davutoğlu da ayrıca parti kurma hazırlıkları yapıyor.
Muhalefet partileri bu yeni oluşumlardan memnun. Zira onların da öncelikli hedefi AKP’yi iktidardan uzaklaştırmak. Hal böyle olunca AKP’yi zayıflatacak her formülün onlar açısından memnuniyet verici olacağı açık.
Erdoğan’ın da bu yeni oluşumlara daha fazla engel olamayacağı anlaşılıyor. Takılacak çelmelerin başarılı olup olamayacağını ise zaman gösterecek.
Yeni oluşumların “şimdilik” medya gücü yok. Ama unutmayalım ki 2001’de de AKP’nin medya gücü yoktu ve medyaya rağmen iktidar olmuştu.
Biz, “fikir akımı başlatmak ve sürdürmek” anlamında parti kurmanın günümüzde mümkün olmadığını biliyoruz.
Biz partiler yelpazesinde bir boşluk da görmüyoruz. Demokratların toparlanmalarını ve yeniden kendi partilerinde toplanmalarını istiyoruz.
“Ekip kurmak” anlamında parti kurmanın ise, kendisine özgü zorlukları olduğunun farkındayız.
Bizim vazifemiz, iktidara talip olan küçük büyük bütün partileri hayra teşvik etmek ve şerden uzak tutmak için ikaz etmek. Şimdilik şunları yazabiliriz:
Birincisi:
Siyasetin finansmanının şeffaf olmadığını görüyor ve buna üzülüyoruz. Yeni bir akıma ihtiyaç var.
Bu sebeple bir süre önce İYİ Parti kurulurken ve henüz adı da belli değilken “Partinizin adı şeffaf olsun” başlıklı bir yazı yazmıştık. (Kastımız elbette partinin adı değil lakabı idi.).
Maalesef bu talebimiz kabul görmedi.
Aynı teklifi yeni kurulacak partilerin yöneticilerine de yapıyoruz: Fikirlerinizi netleştirmeniz çok zor değil. Ama malî kaynaklarınızı şeffaf hale getirmezseniz fikirlerinizin ve hedeflerinizin de değeri kalmayabilir.
İkincisi:
Siyasette “Mevlana Partisi” olunmaz. “Dört eğilimi birleştireceğim” diyerek siyaset yapan Özal gibi karizması yüksek biri bile, üstelik 12 Eylül sonrasının yasaklı döneminin bütün kamu imkânlarını da kullanmasına rağmen bunu başaramadı. Su akıyor ve yolunu buluyor.
Mevlana’nın büyüklüğü her geleni olduğu gibi kabul edip sonra içeriden dönüştürmeye çalışmasıydı.
Oysa partiler üyelerini dönüştürmek için var değiller. Partiler “ne olursan ol, yine de gel” davetiyle her geleni kabul ederlerse “part/fırka” olmaktan çıkarlar.
Türkiye’nin demokrasiye ve demokratlara ihtiyacı var. Önce AKP’yi makul biçimde muhalefete düşürmek için ve sonra da demok-ratların iktidarı ile Türkiye’nin ve İslam Dünyasının önünü açmak için.