"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yerelde demokrasi mi? Süppper!

Ahmet BATTAL
05 Nisan 2018, Perşembe
Bugün iki haber verelim ve yoralım.

Önce birinci haber:

Erdoğan tarafından 2017 Aralık ayında istifa ettirilen İstanbul Esenyurt belediye başkanı Necmi Kadıoğlu’nun yerine seçtirilen Ali Murat Alatepe “Şehitleri Anma Etkinliği”nde şunları söylemiş:

“Tayyip Erdoğan demişken. … umuyoruz ki onun yaşı 2023’e yetecek. Ha 2053’te de şöyle piri pak bir dede olur, başımızda olur burayı yönetir, bize hâlâ bilgisini birikimini aktarır, çünkü bir dünya lideri o. Ömründe eğer bir sıkıntı olacaksa, alsın benim ömrümden koysun ömrüne gıkım çıkarsa adiyim. Bizim ona çok ihtiyacımız var, ümmetin ona çok ihtiyacı var, Esenyurt’un Tayyip Erdoğan’a çok ihtiyacı var. Esenyurt’un hiçbirimize ihtiyacı yok, ama Tayyip Erdoğan’a ihtiyacı var. Niye var? Burayı kaybedersek Kudüs’ü kaybederiz hiçbir yeri kaybetmeyiz, İslâm’ı kaybederiz, Mekke’yi kaybederiz. Onun için ona ihtiyacımız var. Onun için ona buradan desteği göndermek zorundayız.”

Bu cümlelerden ne anlaşılması gerektiğini bulabilmek için erinmedik, üşenmedik, internetten bulduk ve konuşmanın videosunu da izledik. İzledik ki vurguları ve mimikleri de izleyelim de konuşmanın manasını tam anlayalım. Ama heyhat, anlayamadık. 

Başkan’ın Erdoğan hayranlığına ve kendi ömrünü lideri için feda etmesine kimsenin itirazı yok ve olamaz. Bu bir duygudur, coşar veya koşar…

Ama başkanın Mekke koruyuculuğu ve kafasında kurgulayıp gaza ve hatta gazaya vesile yaptığı Türkiye-Mekke ilişkisi ya da Esenyurt-Mekke ilişkisi dediği gibi midir? 

Dediği gibi olsa bile bunu böyle söylemesi dini siyasete alet etmek sayılır mı? 

Vicdanınıza…

İkinci haber:

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçtirilen Mustafa Tuna, Hürriyet gazetesine verdiği röportajda belediye başkanlığına aday olup olmayacağı sorusuna şöyle cevap vermiş:

“Benim prensibimde aday olunmaz, aday gösterilir… Aday gösterilme durumu olursa, bana verilen görevi ben sonuna kadar en güzel şekilde yapmaya gayret ederim. Ne iş olursa olsun. Şu anda bulunduğum şekil ve şartlarda ne görevim varsa hiç ölmeyecekmiş gibi ciddî anlamda işlerime sarılırım. Yarım saat sonra da ölecekmiş, ayrılacakmış gibi de hazır olurum. … Birçok hesap yapanlar vardı, sonuçlarının ne olduğunu kendileri de, kamuoyu da gördü. Dolayısıyla bu işler hesap işi değil nasip işidir. Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, partimizin yetkili kurulları nasıl bir görev verirse biz o görevi lâyıkıyla yerine getirmenin gayretinde oluruz. Bana afiş asma görevi verirlerse o görevi de yaparız. Bizim partideki ve siyasetteki anlayışımız budur. Böyle bir şeyi isteyip istememenin bir anlamı da yok. Böyle anlamsız şeyler de bir teknik adam olarak bana uymaz. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı büyük bir onurdur. Bizim bu görevi hakkıyla yerine getirmenin gayreti içerisinde olmamız gerekiyor. Adaylıkta hesap olmaz, doğru da değil. Hesap yapılırsa tutmaz. Hesabını, hesap gününe göre yaparsan Allah yardım eder. Allah yardım ederse de gerisi tamam. Başkasına gerek yok.”

Esasen bu konuşmada da yeni bir şey yok. Bilinen “liderci yapı”nın basit bir ikrarı. Demokrasinin nereden nereye geldiğini ve halen nerede olduğunu gösteren temiz bir örnek.

Haberiniz olsun istedik… 

Okunma Sayısı: 3559
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    5.4.2018 11:44:46

    Ayrıca bu ve benzeri beyanlar bize, siyasal İslâmcıların iktidarı niçin istediklerini göstermesi açısından gayet ibretamizdir. Zira hedef ve maksat, hürriyetçi demokrasiden ziyade, tek adamlığa istinat eden otoriter, dayatmacı bir sistemin; din alet edilerek halka kabul ettirilmesi çabasıdır. 16 Nisan'da 50+1 ile şaibeli bir şekilde kıl payı "evet" çıkartılan referandumda öngörülen tek adamlık sistemi yasal olarak henüz hayata geçmemişken, yaşadığımız fiili ve menfi tarzda tek adamlık sistemi ve şu beyanlar bize, niyet ve maksadın demokrasi falan olmadığını söylüyor. Ne olur birbirimizi aldatmayalım. Zira bunun aldatan için de aldanan için de hiç bir yararı yoktur. Hem demokrasi şeffaflık ve hesap verilebilirlik rejimidir. Meseleyi ve halkı, Mekke ve Kudüs ile bağlamanın anlamı yoktur. Mekke Kudüs bahane, otoriterlik şahane!

  • Gündüz Alp

    5.4.2018 11:04:07

    Sayın Battal, her zaman uyarıcı, uyandırıcı ve aydınlatıcı güzel bir yazınızı daha okuduk. Teşekkürler. Yukarıdaki beyanlar buram buram "tek adamlık" kokan, otoriter yönetime yapılan güzelleme nevinden beyanlardır. Gerçekte, hakikatte ve halkta karşılığı yoktur. Hele günümüz dünyasında geçerliliği hiç yok. Farkındayız. Tek adamlığı allayıp pullayıp ve dahi cilalayıp, cici ve şirin bir tarz ile halka takdim etmek gayretkeşliği olarak değerlendiriyoruz. Ve tabi ki Bediüzzaman'ın dediği gibi diyoruz: "Riyaset-i şahsiyyenin katiyen aleyhindeyim!" Şahıslar için yapılan güzellemeler bizi ilgilendirmiyor. Ancak "din umumun mukaddes malı" olması hasebiyle, fani bir şahsa veya partiye bina olunmasına itirazımız vardır. Bir şahsın gitmesi veya bir partinin iktidardan düşmesiyle dine ne zarar gelir ne de ortadan kalkar. Halkın algısını değiştirmeye yönelik sözler olarak değerlendiriyoruz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı