Uzmanına “stratejik derinlik” olarak görünen derin meselelere stratejisiz dalanların ülkemizi de daldırıp boğmasından korktuğumuz dış politika çamurunun halitasını tahlil etmek ve diplomasî bataklığının haritasını okumak bizim uzmanlık alanımızda değil. O yüzden bu konulara girmemeye çalışıyoruz.
Ama dostlar soruyorlar. Afrin’de, Menbiç’te ne oluyor? Yapılanlar doğru mu?
Biz de basit bir cevap verebiliyoruz:
Girilen bir yoldaki kayayı kaldırmak ve yolu geçilir hale getirmek doğru elbette. Ama eskiye dönelim ve şunu soralım; zamanında girilen bu yol doğru bir yol muydu?
Bu cevabımızı anlatmakta zorlanıyoruz. Zira soranların çoğunun hafızası maalesef bir haftalık. Ve zira o çoğunluk, dünyayı, akvaryumdaki balık gibi tek kanallı TV’den seyrediyor.
Gerçekten, dar bir yola girmişseniz ve geri dönülemez noktaya kadar gitmişseniz artık o yola mahkûmsunuz. Önünüze kaya çıkarsa parçalayacaksınız, kuyu çıkarsa dolduracaksınız, tuzak çıkarsa kaldıracaksınız… Elbette gücünüz yetiyorsa!
İşte Menbiç de, Afrin de o kayadır, o kuyudur, o tuzaktır.
“Keşke öbür yoldan gitseydik, Suriye bataklığına hiç girmeseydik, menfî milliyetçilerin tuzağına hiç düşmeseydik…” diyebilirsiniz de işe yaramaz. Zira artık iş işten geçmiştir.
Ama tarihten ders almak lâzım. Tâ ki tekerrür etmesin. Sorumlulardan siyaseten hesap sormak da şart. Zira devleti ve tankı yönetmek hususunda kimseye mecbur değiliz, mahkûm hiç değiliz.
Bunun için de siyasetçiyi denetleyebilmek ve hesaba çekebilmek lâzım. Bunun için de demokrasi lâzım, hem de tam demokrasi…
İşte bu yüzden, yönetim bilimi uzmanları, “devlet demek denetim demektir” derler. Zira denetlenmeyen devletin adil yönetim sergilemesi zordur ve hatta imkânsızdır.
Yine bu yüzdendir ki tabiatları icabı denetimden kaçmak isteyen yöneticiler, örfî idare (OHAL) maskesi altındaki keyfî idareyi sürdürmek için “sürekli gerilim”den medet umuyorlar.
İşte onlar; var olan düşmanı kışkırtıyorlar, küçükse abartıp büyütüyorlar, hatta yoksa var ediyorlar. Ardından da bunları bahane ederek “Şimdi savaştayız, ne denetimi, şimdi denetleme ve eleştirme zamanı değil, şimdi sadece kayıtsız şartsız biat zamanı” diyor ve dediriyorlar. Böylece aslında dilediklerini yapabilmek için kendilerini dokunulmaz halde tutuyorlar.
Bir parça uyananlar, “Ne oluyor, neden ve kime düşmanız, neden sürekli düşman değiştiriyoruz?” diyor.
Maharet, evde ayaklarını uzatıp sınır geçen tankları seyretmekte değil, maharet o uyanıkları arttırmakta… Sosyal hayata hizmet de bu, içtimaî reçete ve vazife de!