Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurucularından Eski Diyanet İşleri Başkanı ve eski milletvekili Tayyar Altıkulaç “Zorlukları Aşarken” adlı hatıra kitabının 3. cildinde (s. 1093-1094), hepimize bazı sorular sorduracak bir hatırasını anlatıyor. Şöyle:
“2002 genel seçimlerinden sonraki günlerde idik. Tayyip Bey yerel yönetimlerden sorumlu yardımcısı Halil Ürün’e, belediyelere yapılacak malî yardımlarla ilgili bir planlama yapması görevi vermiş, o da hazırladığı listeyi MKYK müzakereleri öncesinde kendisine sunmuştu. Bu planlamada iktidar ve muhalefet partilerine mensup belediyelere hangi anlayışa göre malî destek verileceği sorusu önemli idi. Anlaşılan bu liste AK Partili belediyelere daha çok, diğerlerine vaziyeti idare edecek kadar bir yardım yapılması anlayışına göre hazırlanmış olmalı ki listeye şöyle bir göz attıktan sonra Tayyip Beyin fena halde canı sıkıldı ve listeyi -Ahmet Necdet Sezer’in bu ülkeye yaşattığı Anayasa kitapçığı olayında yaptığı gibi- Halil Ürün’ün önüne attı.
Sonra da şunları söyleyerek tepkisini sürdürdü: “- Yahu arkadaşlar, bu ülkede bu yanlışları kim düzeltecek? Bu bir haksızlık değil mi? Muhalefet partilerinin elinde bulunan belediyelerin bulunduğu il ve ilçelerde yaşayanlar bizim vatandaşlarımızdan başkaları mı? Oralarda bizim il ve ilçe teşkilâtlarımız yok mu? Siz fırsat elimizde diye bu adaletsizliği yaparsanız bu teşkilâtlarımız halkın karşısında nasıl siyaset yapacak? Lütfen adaletsizliğe meydan vermeden bu listeyi yeniden düzenleyiniz.”
Altıkulaç devamında REFAHYOL iktidarı döneminde de kayırmacı siyasetin yürüdüğünü gördüğünü ve bunun yeni iktidar döneminde yeni siyaset anlayışıyla artık değişecek olmasından mutlu olduğunu anlatıyor.
Bugün “muhalif belediyeler” kavramı değişti. 1994’ten bu yana Refah’ın ve 2002’den bu yana da onun bir tür halefi sayılabilecek olan AKP’nin kalesi durumundaki İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlıklarının seçimle muhalefetin eline geçebilmiş olması muhalefeti güçlendiriyor ve cesaretlendiriyor.
Böylece iktidar partisinin adalet sınavı zorlaşmış oluyor.
Ayrıca bu değişim “bunlar demokrasiyle gitmezler” söyleminin doğru olmayabileceği konusunda bir ışık ve ipucu veriyor.
Daha ilginci, bu belediyelerin başkanları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun adı Erdoğan’la rekabet edebilecek karizmatik kişiler olarak öne çıkarılıyor.
Önümüzdeki dönemde de AKP’nin en önemli siyasî imtihanı muhalefetin elindeki yerel yönetimlerle ilişkiler konusu.
Hatırasını yukarıya aldığımız Altıkulaç’ın ve diğer AKP kurucularının bugün ne düşündüğünü doğrusu çok da merak etmiyoruz.
Zira neredeyse tamamı AKP’den uzaklaşmış ya da uzaklaştırılmış durumdalar.
Not: Köşemizde değerlendirmek üzere Altıkulaç’ın kitabını bizimle paylaşan H. Yıldız’a teşekkürler.