Son yazımızda sorumluluk kavramını illiyet rabıtası (sebep sonuç ilişkisi) bağlamında incelemiştik. Bu gün de “sebep olma”nın yakınındaki kavramlara bakalım.
İnsanlar arasında zulüm ve haksızlık dünya kurulalı beri var.
Zulümle pek işi olmayan ve hayatını kendi istikameti dairesinde yaşamakta olanlar var. Ama az.
Hayatı boyunca sık sık zulme maruz kalan ve “mazlûm” sıfatını alanlar var. Zulmü sürekli hale getirip “zalim” sıfatını bihakkın hak edenler de var.
Bazıları ise zaman içinde sıfat değiştiriyor. Zalimken mazlûm ve bilhassa mazlûmken zalim hale gelenler var.
Ama bunların hepsi insanların kendi iradelerinin ürünü ve hem uhrevî, hem dünyevî sonuçlarına katlanmaları gerekir.
Zulmü bizzat işlemek ile zulme bilerek ortak olmak arasında çok fark yok. Zira bir kişinin kendi iradesiyle bir suça iştirak etmesi dünyada da cezalandırılması gereken bir suçtur. Zulmü işleyen ve ortağı, bunu adalet namına da yapsalar, zulüm zulümdür.
Ancak taraftarlık meselesi biraz izaha muhtaç.
Önce şu metinlere bakalım:
… tarafgir nazarı, taraftar olduğu taraf cereyanın kusurunu görmez, zulmüne rıza gösterir; belki alkışlar. Halbuki küfre rıza, küfür olduğu gibi, zulme razı olmak dahi zulümdür. Elbette zemin yüzünde bu dehşetli düelloda semavatı ağlatacak zulümler ve tahribat oluyor. Çok masum ve mazlûmların hukukları kayboluyor; mahvoluyor. Mim’siz, gaddar medeniyetin zalimane düsturu olan, “Cemaat için ferd feda edilir; milletin selâmeti için cüz’î hukuklara bakılmaz” diye öyle dehşetli bir zulüm meydanı açmış ki, kurûn-u ûla vahşetlerinde de emsali vuku bulmamış.
… Halbuki, küfre rıza küfür olduğu gibi; dalâlete, fıska, zulme rıza da fısktır, zulümdür, dalâlettir.
… zulme rıza zulümdür; taraftar olsa zalim olur. Meyletse “Velâ terkenû ilellezîne zalemû fetemessekümünnar (zulme en küçük bir meyil dahi göstermeyin yoksa Cehennem ateşi size de dokunur)” âyetine mazhar olur.
… (bu âyet) zulme değil, yalnız alet olanı ve taraftar olanı, belki ednâ bir meyil edenleri dahi dehşetle ve şiddetle tehdit ediyor. Çünkü, rıza-yı küfür, küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür.
İşte, bir ehl-i kemal, kâmilâne, şu âyetin çok cevâhirinden bir cevherini şöyle tabir etmiştir:
Muîn-i zalimîn dünyada erbâb-ı denâettir,
Köpektir zevk alan seyyâd-ı bî-insâfa hizmetten.
(Zalimlerin yardımcıları, alçaklığın ustalarıdır. İnsafsız avcıya zevk alarak hizmet eden –ancak- köpektir.)
Evet, bazıları yılanlık ediyor, bazıları köpeklik ediyor.
Bu metinlerden anlıyoruz ki zulüm denilen bir olayı irtikap etmenin (zulmü işlemenin) çeşitli basamakları var.
- Zulme alet olmak bir basamaktır ve zulümdür.
- Zulme her seviyede taraftar olmak da zulümdür.
- Hatta zulme edna (basit) bir meyletmek dahi zulümdür.
- Kendisine yapılan zulme razı olmak bir mazlûmiyettir. Ama bazen bu dahi bir zulüm olabilir.
- Masuma yapılan zulme razı olmak, meselâ itiraz edebilecekken sessiz kalmak da bir zulümdür. O masum kim olursa olsun ve o zulmü irtikap eden kim olursa olsun, bu böyledir.
- Zulmün zulüm olduğunu görmezden gelmek, hafife almak da zulümdür.
- Masuma yapılan zulmü hoş görmek zaten zulümdür.
- Zulme rıza sadece sessiz kalmak değildir. Aynı zamanda zalimin zulmünün lehine duygu ve tavır sahibi olmaktır.
- Mazlûma “oh oldu” demek, zulümden zevk almaktır ve zalimin zulmüne manen iştirak etmektir.
“Yeşil Yol” isimli bol ödüllü adalet filmini bilenleriniz vardır: Bir sanık idama mahkûm ediliyor. İnfaz günü yaklaşıyor. Bir cellât gardiyan, masum ve hatta veli olduğunu anladığı bu idam mahkûmunun idamında görev almak zorunda kalıyor. Ama çektiği ıztırabın sinema diliyle anlatılması bile anlatana ödül aldırıyor.
Cellâdın masumu bile bile öldürmesi de bir tür “zulme alet olma” hali. Ama görüyoruz ki bu davranış her zaman “köpeklik ya da yılanlık etmek” değil. Zira yukarıdaki metinden de anlıyoruz ki zulme alet olma işini ancak bazı köpekler ya da yılanlar “zevk alarak” yapar.
Allah bizleri onlardan uzak etsin. İtle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak evlâdır. Her havlayan itin ağzına bir taş atmak da gerekmez.
Birbirini ısıran zalimleri seyretmek ve içlerinden birine taraftar olmak elbette bir zulümdür.
Ama anladık ki mazlûmu ısırmakta ve bundan zevk almakta olan iti seyredip zevk almak zulüm olduğu gibi “zaten hak etmişti” deyip sessiz kalmak ya da “bana ne” deyip kaçmak da zulümdür. Ateşe yaklaştırır.