Bir baba olarak ev ekonomisi üzerine yazmak istedim. Öncelikle üç tip mikro (ev) ekonomisi görmekteyim. Bunu birer örnek ile açıklamak istiyorum.
Birinci model, bir geliriniz var. Ev halkı ile konuşup ona göre harcama yapmalarını söylüyorsunuz. Yatırım veya birikim yapmıyorsunuz. Yani kıt kanaat geçiniyorsunuz.
İkinci bir model, iyi geliriniz var. Ev halkı ile konuşup bir miktar para biriktirip yatırım yapacağınızı söylüyorsunuz.
Üçüncü bir model ise; az geliriniz var. Ev halkı ile konuşmayıp hem onlara hem kendinize harcama yapmak için birilerinden borç alıyorsunuz ve ara ara evdeki eşyaları alacaklılar geldikçe satıyorsunuz ve ödeme gibi de bir derdiniz yok. İleriye dönük arta kalan paraları da yatırım amaçlı kullanmıyorsunuz.
İşte bizim ülkemizde üçüncü model bir ev ekonomisine benzetiyorum. Borcumuz çok, fakat yokmuş gibi davranıyoruz. Bu yıl ödememiz gereken çok borcumuz var, neredeyse toplam borcun yarısı. Borcu borçla kapatmak için ise, bize borç verenlere temkinli ve diploması dili kullanacağımıza, minnet etmez bir tavır içine giriyoruz. Haliyle onlar da başka ülkelere borç verip bizi listenin sonuna attılar.
Yakın zamanda muhtemelen IMF vasıtasıyla borç alacağız. Sıkı ekonomik tedbirler alınmalı. Avrupa Birliği üyeliğimizi hızlandırıp, dövizdeki dalgalanmayı Euro’ya geçerek atlatıp, sıfır atma problemini de ortadan kaldırmalıyız. Maalesef TL çok değer kaybetti. 2005 yılında umreye gittiğimde 1 TL’ye 3 Riyal alıyordum. Şimdi 2 TL’ye 1 Riyal veriyorlarmış.
Hülâsa, bütün ülke başta, bizlere örnek olan milletin vekilleri olmak üzere hep birlikte iktisatlı olmak durumundayız. Geleceğe yönelik getiri sağlayan sanayi yatırımı yapmak ve yabancı sermaye getirip işçi istihdamını arttırmalıyız. Ayrıca tasarruf modeline geçmeliyiz. İsraftan kaçınmalı. Lüks tüketimi ve gereksiz tüketim yarışını bırakmalıyız.
Ailemizde huzuru istiyorsak, Bediüzzaman Hazretleri’nin dediği hadisin sırrıyla “İktisat eden, maişetçe aile zahmet ve meşakkatini çok çekmez” düsturunu rehber etmeliyiz.