Tek parti yönetiminin son döneminde İmam Hatip yetiştirme kursları şeklinde başlayan İmam Hatip okulları, 1950 -60 yılları arasında Demokrat Parti iktidarı döneminde geliştirilerek yaygınlaştırıldı. Sonra liselere dönüştürüldüler.
DP, AP ve DYP iktidarları bu liseleri çoğaltıp geliştirdiler. Şimdiki İHL’lerin % 90’ı onlar tarafından kurulmuştur. Onlar siyaseti dine hizmetkâr yaptılar ve bu okullara asla siyaseti sokmadılar. Onları hiçbir zaman politize etmediler. Ama ne yazık ki demokratların yaptıkları bu samimi hizmete rağmen, İmam Hatip camiası - istisnalar hariç- hiçbir zaman onlara hüsn-i zan ile bakmadı.
DİNÎ VAKIF VE DERNEKLER SİYASETE BULAŞMAMALI
İmam Hatip camiasına mensup ve bu okullarda yıllarca öğretmenlik yapmış bir kişi olarak şunu ifade etmek isterim:
1970’lerden sonra sahneye çıkan ve Demokrat olmayan dindar kimlikli siyasiler, 2000’lere kadar hiçbir İHL açmadıkları halde, bu okulların yakasını hiçbir zaman bırakmadılar. Onları politize etmek için var güçleriyle çalıştılar. Ne yazık ki camianın çoğu tuzağa düştü. Orada çalıştığım yıllarda öğretmen odasında, “Öğrencileri nasıl daha iyi eğitiriz? Bu gençleri imanî ve ahlakî yönden nasıl tekamül ettirebiliriz?” meselesi müzakere edilmesi gerekirken, siyasîlerin atışmaları ve destek verilen siyasîlerin sözleri müzakere ediliyordu. Seçim öncesinde öğrenciler, siyasî parti mitinglerine yönlendiriliyordu. Milliyetçi parti ile dindar kimlikli parti İHL öğrencilerini kendilerine çekmek için yarış içindeydiler. 1995 seçimi öncesinde son sınıfların birine girdiğimde öğrencilerin yarısı bir partinin, diğer yarısı diğer partinin rozetini takmış olduklarını gördüm. Buna çok üzüldüm. “Arkadaşlar! Burası siyasî parti salonu değil, din ilimleriyle fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir eğitim yuvası olduğunu herhalde unuttunuz. Bizler ve sizler siyaset üstü olmalıyız. İmam-ı Azam, İmam-ı Şafi, İmam-ı Gazali, Bediüzzaman gibi müçtehitd ve örnek imamlar, siyaset üstü kalıp o zamanki dindar yöneticilerden uzak durmuşlar, siyasetten bağımsız iman ve Kur’an hizmeti yapmışlardır. Burada siyaset yapılması doğru olmaz. Okulu bitirdikten sonra isteyen siyasete atılabilir. Rozetleri çıkarın” dedim. Çıkardılar ve derse öyle devam ettik.
Geçen eğitim ve öğretim döneminde vazife yaptığım bir İHL’ye, sosyal medyada Yeni Asya’yı şikayet eden bir vakfın elemanları geldi. Öğrencileri okulun konferans salonunda topladılar. İman ve ahlak mevzuu yerine mevcut iktidarın siyasîlerini övücü konuşmalar yaptıklarına bizzat şahit oldum. İmam-ı Azam, İmam-ı Gazali, Bediüzzaman gibi mümtaz âlimler yerine onları örnek göstermeye çalıştılar. Çok üzüldüm. Sınıfa gittiğimizde, öğrencilere yapılan işin doğru olmadığını, okulların, camilerin ve kışlanın siyaset üstü olması gerektiğini uygun bir lisanla anlattım.
SİYASET TOPUZU İLE NUR BİR ARADA OLMAZ
Demokrat olmayan dindar kimlikli siyasîler, dinî ve dinî müesseseleri politize etmekten vazgeçmeyecekleri anlaşılmaktadır. Ama İHL camiası ve onunla gönül ve ideal birliği olan vakıf ve dernekler, doğru İslamı ve İslam’a layık doğruluğu öğrenme, yaşama ve başkasına öğretmek için, siyasetten bağımsız ve onun üstünde olmalıdır. Günümüzde çoğu yalancılık ve bilmeyerek ecnebi parmağına alet olan (Mektubat, s.76) siyaset topuzundan uzak durmaları gerekmektedir. Aksi halde inandırıcılıklarını ve tesirlerini kaybederler. Bir ellerinde siyaset topuzu, diğer ellerinde nur olan İslamî değerleri tutarlarsa, insanlar onlardan çekinirler. “Acaba beni nurla cezbedip topuzla mı dövecek?” diye şüphelenip nurdan kaçabilirler. (Mektubat, s.62)