"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur gözüyle tebliğ (2)

Ahmet DEMİRDÖĞMEZ
25 Ağustos 2016, Perşembe 00:02
Risale-i Nur, tebliğde nebevî tarz olan “Nezihane, nazikâne ve kavl-i leyyin”1 tarzını öne çıkararak, günümüz insanının dikkatine sunmuştur.

Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân’da Hazret-i Musa’ya (as) hitaben, “Firavuna vardığında, ona güzel ve yumuşak söz söyle” ifadesi tebliğin mahiyeti bakımından son derece mühimdir. Aynı şekilde Peygamber Efendimizin (asm) Mekke’de cehaletin babası ünvanıyla meşhur Ebu Cehil gibi en meşhur münkir insana aynı tarzda yüzlerce defa hak ve hakikati tebliği meşhurdur. 

Bu nebevî metodu günümüze taşıyan Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur yoluyla bizlere en doğru rehber olmuştur. Evet, “Risale-i Nur, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin nuranî meşrebini ve Sahabe-i Kiramın âli seciyesini beyan eden bir nur ve feyiz hazinesidir. İşte bu mezkûr vaziyet, bugünkü dünyaya taptaze, nuranî bir hayat ve yepyeni bir veçhe vermiştir.”2

Risale-i Nur, tebliğle vazifeli mü’min bir insanın esas alacağı ölçüleri de şu başlıklar altında beyan etmektedir: Evvelâ, rıza-yı İlâhiyi hedef-i maksad yapmak. İhlâsı esas almak, müsbet hareket etmek, azamî takva, azamî iktisad, siyasete girmemek, doğruluk ve yalan söylememek, hakkın hatırını üstün tutmak, hürriyetçi olmak, yalnız tebliğle vazifeli olduğunu bilip, Cenâb-ı Hakk’ın vazifesi olan hidayete karışmamak ve çok mühim olan mü’minler arasında tesanüdü muhafaza etmek. 

Evet, mü’minler arasındaki tesanüdün tebliğde çok mühim olduğunu belirten Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu hususta şöyle demektedir: “Sizin tesanüdünüze benim ziyade ehemmiyet verdiğimin sebebi… Sizin kuvvetli tesanüdünüzü gören kanaat eder ki; bir hakikat var hiçbir şeye feda edilmez, ehl-i dalâlete başını eğmez, mağlûb olmaz diye kuvve-i maneviyesi ve imanı kuvvet bulur, ehl-i dünyaya ve sefahate iltihaktan kurtulur.”3 Bu sebeple, Risale-i Nur, tebliğde “şefkat ve merhamet ile yumuşak söz söylemek, müjdelemek ve batılı tasvir etmeden ve yara açmadan tedavi etmek şeklindeki Kur’ânî ve nebevî metodu takip ederek, daha çok ferdi değil, meşverete dayalı şahs-ı manevîyi esas alan tebliği öne çıkarmaktadır.”4 Çünkü bu zaman cemaat zamanı ve şahs-ı manevî zamanı olması hasebiyle şahs-ı manevîye dayalı tebliğin olması zaruret halini almıştır. Bu yüzden Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin, “matbuat âlemi ile tezahüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim. Ve “matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtar edildi.”5 ifadesi bunun bir işaretidir. Umumun malı olan dinin, bütün insanlara ulaşması için şahs-ı manevî tarzında tebliğ yapmak, yani gazete, dergi, kitap, radyo, tv ve internet üzerinden kitlelere ulaşmak günümüzün en tesirli usûllerindendir. Çünkü “Âlem-i küfür, bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle âlem-i İslâm’a hücum etmektedir.”6 Bu sebeple, “Ehl-i dalâlet ve haksızlık -tesanüd sebebiyle- cemaat suretindeki kuvvetli bir şahs-ı manevînin dehasıyla hücumu zamanında; o şahs-ı manevîye karşı, en kuvvetli ferdi olan mukavemetin mağlûp düştüğünü anlayıp ehl-i hak tarafındaki ittifak ile bir şahs-ı manevî çıkarıp o müthiş şahs-ı manevî-i dalâlete karşı, hakkaniyeti muhafaza ettirmek ”lâzımdır.7 Çünkü “Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir.”8 bu manalar ışığında, “Bu zamanda Nurlarla hizmet-i imaniye, her tarafta ilânatla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatlerini celb etmekle olur.”9 kaidesince Nur Talebelerinin bilhassa Yeni Asya camiamızın neşrettiği kitap, gazete, dergi, internet yayınları ve her tarafta düzenlediği konferans, panel ve seminerler tebliğin en güzel şeklinin tezahürüdür. Ve bu hizmetlerle “Nurlara nazar-ı dikkat celb olunur, bir ilânat hükmüne geçer. En ziyade muannid veya muhtaç olanlar onu bulur, imanını kurtarır ve inadı kırılır, tehlikeden kurtulur ve Nur’un dershanesi genişlenir.”10 Bu sayede, “İnşâallah istikbaldeki İslâmiyet’in kuvveti ile medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umumîyi de temin edecek.”11 Evet, hem dünya barışı, hem insanlığın saadeti ve âlem-i İslâm’ın selâmeti ve de ittihad-ı İslâmın tesisi, ancak Risale-i Nur’un gösterdiği Kur’ânî hakikatlerde ve dolayısıyla Peygamber Efendimizin (asm) rehberliğiyle mümkün olacaktır.

Dipnotlar: 1- Lem’alar 426. 2- Tarihçe-i Hayat 1066. 3- Şuâlar 507. 4- Köprü Dergisi-Bahar 2015. 5- Mektubat 812. 6- Mesnevî-i Nuriye 160. 7- Lem’alar 374. 8- Mesnevî-i Nuriye 162. 9- Lem’alar 581. 10- age. 581. 11- Tarihçe-i Hayat 150.

 

Okunma Sayısı: 4847
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı