"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sırat-ı Müstakimde istikamet

Ahmet DEMİRDÖĞMEZ
12 Eylül 2016, Pazartesi
“Onlara sırat-ı müstakimde istikamet ver” Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin Yirmi Dördüncü Mektub içerisindeki bu ifadesi çok dikkat çekmektedir.

Sırat-ı müstakimde istikamette olmak. Sırat-ı müstakim, kısaca doğru yol yani Kur’ân’ın cadde-i nuraniyesi demektir. Demek ki, Kur’ân’ın caddesinde yürürken istikameti muhafaza etmek. Yani doğru İslâmiyeti ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu yaşamak ve ondan şaşmamak ve taşmamak gerekiyor.

“Ahlâk-ı İslâmiyede en rahat, en faydalı, en kısa en selâmetli yol ise sırat-ı müstakimde, istikamettedir” (Şuâlar) diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, istikameti büyük bir nimet olarak nitelemektedir. Zaten telif ettiği çağın tefsiri Risale-i Nur’la insanlığa bu doğru yolu ve bu ufku göstermekte, sırat-ı müstakim ashabının nurlu kafilesine iltihak etmenin insan için elzem olduğunu duyurmakta ve ispat etmektedir.” (Tarihçe-i Hayat) ve şunu söylemektedir: “Bu kitapla istediğim hizmet budur: İslâmiyet’te olan tarîk-ı müstakimi göstermekle ehl-i tefrit olan a’da-yı dinin teşkikatını red ve yüzlerine vurmakla beraber; tarîk-ı müstakimin öteki canibini ve sadîk-ı ahmak ünvanına lâyık olan ehl-i ifrat ve zahirperestlerin tevehhümlerini tard ve asılsızlığını göstermek ve asıl rehber-i hakikat ve âlem-i İslâmiyet’in ikbal ve istikbaline yol açan ve sırat-ı müstakimde kemal-i ümid-i zafer ile çalışan muhakkikîn-i İslâm ve âkıl sıddıklara yardım etmek ve kuvvet vermektir.” (Muhakemat) Çünkü “Lübbü bulmayan, kışır ile meşgul olur. Hakikati tanımayan hayalâta sapar. Sırat-ı müstakimi göremeyen, ifrat ve tefrite düşer. Muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır.” (Muhakemat) Sırat-ı müstakimi bulup fakat bu yolda istikameti muhafaza edememek tehlikesine işaret eden Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu hususa şöylece dikkat çekmektedir: “Ehl-i hidayet; hak ve hakikatin tesiriyle, nefsin kör hissiyatına kapılmayarak; kalbin ve aklın dûr-endişane temayülâtına tâbi’ olmakla beraber, istikameti ve ihlâsı muhafaza edemediklerinden, o yüksek makamı muhafaza edemeyip ihtilâfa düşüyorlar. Ahirete ait ve ileriye müteallik semerat-ı uhreviyeye ve kemalâta, kalb ve aklın yüksek düsturlarıyla müteveccih oldukları için, esaslı bir istikamet ve tam bir ihlâs ve gayet fedakârane bir ittihad ve ittifak olabilirken; enaniyetten tecerrüd edemedikleri için, ifrat ve tefrit yüzünden, ulvî bir menba-ı kuvvet olan ittifakı kaybedip, ihlâs da kırılır ve vazife-i uhreviye de zedelenir. Kolayca rıza-yı İlâhî de elde edilmez.” (Lem’alar) Bu manada sırat-ı müstakim ashabının çok dikkatli olması lâzım ve elzemdir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, her meselede olduğu gibi bu meselede de “istikamet âyeti beni ihtiyarlattı” diyen Kâinatın Efendisi Peygamberimizi (asm) rehber göstermekte ve şunları söylemektedir: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, hilkaten en mutedil bir vaziyette ve en mükemmel bir surette halk edildiğinden, harekât ve sekenatı, itidal ve istikamet üzerine gitmiştir. Siyer-i Seniyyesi, kat’î bir surette gösterir ki: Her hareketinde istikamet ve itidal üzere gitmiş, ifrat ve tefritten içtinab etmiştir. Evet, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, “emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emrini tamamıyla imtisal ettiği için, bütün ef’al ve akval ve ahvalinde istikamet, kat’î bir surette görünüyor. Meselâ: Kuvve-i akliyenin fesad ve zulmeti hükmündeki ifrat ve tefriti olan gabavet ve cerbezeden müberra olarak, hadd-i vasat ve medar-ı istikamet olan hikmet noktasında kuvve-i akliyesi daima hareket ettiği gibi; kuvve-i gadabiyenin fesadı ve ifrat ve tefriti olan korkaklık ve tehevvürden münezzeh olarak, kuvve-i gadabiyenin medar-ı istikameti ve hadd-i vasatı olan şecaat-ı kudsiye ile kuvve-i gadabiyesi hareket etmekle beraber; kuvve-i şeheviyenin fesadı ve ifrat ve tefriti olan humud ve fücurdan musaffa olarak, o kuvvenin medar-ı istikameti olan iffette, kuvve-i şeheviyesi daima iffeti, a’zamî masumiyet derecesinde rehber ittihaz etmiştir. Ve hâkeza... Bütün Sünnet-i Seniyyesinde, ahval-i fıtriyesinde ve ahkâm-ı şer’iyesinde, hadd-i istikameti ihtiyar edip zulüm ve zulümat olan ifrat ve tefritten, israf ve tebzirden içtinab etmiştir.” (Lem’alar)

Bizce günümüz insanının bilhassa iman ehlinin hususan ehl-i mü’minin sırat-ı müstakimi bulması ve her meselede her zaman istikamet dairesinde kalması için Risale-i Nur’dan ders alması ve onun nuranî dairesine girmesi elzemdir. Ve Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin şu kısa ve öz talimatını sırat-ı müstakim ashabı hiçbir zaman unutmaması gerekmektedir: “Aziz kardeşlerim! Evvel âhir tavsiyemiz: Tesanüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve itidal-i dem ve ihtiyattır.” (Şuâlar) Ayrıca, günümüz sırat-ı müstakim ashabının istikametini muhafaza ve ikaz etmek ve aldanmamak için yazdığı altı desise olan hubb-u cah yani makam, mevki, şöhret olma hevesi, korku damarı, ırkçılık, tama yani aşırı hırs, enaniyet ve tembelliğin, rahata düşkünlüğün istikameti bozan en mühim muzır unsurlar olduğuna dikkat çekmektedir. Bu manada, mü’min olan bir insanın dalâlete düşmemesi için sırat-ı müstakimin ana esasları olan hikmet, şecaat ve iffeti hayatın her alanında uygulama zarureti ve mükellefiyeti şuurunu kazanması lâzımdır.Hazret-i Üstadın duâsını tekrar edip dâhil olalım inşaallah; “Ya Rab! Bizlere sırat-ı müstakimde istikamet ver” (Amin)

Okunma Sayısı: 3095
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı