"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Put kırılmayınca

Ahmet DURSUN
05 Mart 2015, Perşembe
Risale-i Nurların önce bandrol engeliyle basılmasının engellenmesi, sonrasında bir yasa değişikliğiyle kamulaştırılarak Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle ağır müeyyidelerle belirlenmiş bir denetimli neşir sürecine tabi tutulması yalnızca bir metnin engellenmesinden çok daha fazlasını içermektedir.

Devletin derin kodlarını ele veren bu süreçte yaşananlar, cumhuriyeti kuran iradenin bu ülkede ikame etmek istediği materyalist değerlere, ülkeyi kamplaştıran dindışı laiklik anlayışına ve bugün yaşadığımız etnik temelli meselelerin kaynağını teşkil eden ulus-devletçiliğe karşı açıktan bir meydan okuma ve reddiye olan, imparatorluk bakiyesi bu toprakları kaosa sürükleyen doktrinel yaklaşımlar karşısında anti-tez olma özelliğini taşıyan Risale-i Nurlarla, dindar hükümetler aracılığı ile hesaplaşma hevesini ortaya koymaktadır. 

İçeriden bir bakışla; safi zihinleri yanıltan bir uygulama ile bu plana dahil olma yarışına bazı Risale-i Nur gruplarının da dahil edilmesi, “Risale-i Nurlar korunuyor, Üstadın vasiyeti yerine getiriliyor” gibi yanıltıcı propagandalarla kamulaştırma heveslisi Nurcuların türetilmesi Nurculuk tarihi açısından bir dönüm noktası sayılabilir. Risale-i Nur’un cihan-şumül davasının müntesipleri bundan sonrası için öncelikle asliyetine uygun olarak basılıp basılamama, devlet tekelini kabul edip etmeme, “dünya muamelatı suretine girip girmeme”, Nurculuk davasının omurgasını oluşturan meşverete riayet, sadakat, uhuvvet ve ittihad gibi prensiplere uyup uymama,  Risale-i Nur hakikatlerini siyaset oyunlarına alet edip etmeme… gibi bir dizi paradoksu halletmek zorundadır. 

Son günlerde Risale-i Nur metinleri üzerinden yapılan tartışmalara biraz da bu zaviyeden yaklaşmak gerekir. Son günlerde tartışılan put/pot meselesi bu noktada önemlidir. Meselenin uzmanı olarak birkaç dil bilimcinin bir araya gelerek kolaylıkla halledebileceği bu konunun Risale-i Nur muhatapları arasında yeni bir kavganın sebebi oluvermesi, bu meselenin yeni savrulmalara yol açması son derece üzücü bir durumdur. Kavganın yönünü bir metnin hakikatte ne olduğu üzerindeki hakikati arayan tartışmalardan ziyade siyasi tarafgirliğin belirlemesi daha da üzücüdür. İttihad-ı İslam’ı gerçekleştirme görevini farz olarak talebelerine miras bırakan Hz Üstadın izinden gidenlerin bu savruluşları, takip edilen izlerin de farklılaştığının, bir yol ayrımına gelindiğinin habercisidir.   

Oysa mesele çok basitti. Edebiyat fakültesinde öğrendiğimiz ilk şeylerden biriydi: “Lugatlar yalan söylemez.” Bir kelimenin etimolojik, semantik açıdan doğru olarak değerlendirilebilmesi için müracaat edilecek ilk yetkili merci lugatlardır. “Put mu pot mu?” sorusuna da cevap verebilecek merci de lugatlardır. Lugatlarda her iki kelimenin aynı yazılıyor olması bu kelimeyi istediğimiz şekilde okuma hürriyetini bize verir mi? 

Metin tahlillerinde “sözü kim söylemiş, ne zaman söylemiş, nerede-kime söylemiş?” gibi belirleyici özelliklerin yanında sözü söyleyenin benzer durumlardaki duruşu, hayatının merkezine oturttuğu fikirler, dünya görüşü vs. de son derece önem kazanmaktadır. Bunları göz önüne almadan metni tahlile çalışmak bizi metni farklı ya da yanlış yorumlama gibi bir yanlışlığa sürükleyebilir. Mesela bazı kesimlerin “medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar’ mısraından ötürü Mehmet Akif Ersoy’u medeniyet düşmanı ilan etmeleri gibi. Oysa Akif, bu mısraı kuvveti, çatışmayı, ırkçılığı temsil eden, vahşi yüzünü her fırsatta sergileyen mimsiz medeniyeti temsil eden Batı için kullanmıştır. Hakikatte Akif de Kuran medeniyetinin aşığıdır. 

Metnin bağlamı, siyak ve sibakı, Bediüzzaman hazretlerinin davası, hayatının çeşitli dönemlerinde benzer meseleler karşısındaki tavrı göz önüne alınarak yapılan bir tahlilde Emirdağ Lahikası’nda geçen kelimenin ‘put’ olarak okunması kaçınılmazdır.  Din dışı bir laiklik anlayışının, etnik milliyetçiliğe dayanan bir ulus devlet anlayışının, “muasır medeniyetler seviyesi” denilerek manevi değerler aleyhinde bir beyin yıkama sürecinin zihinlerde tasarlandığı bir dönemde Mustafa Kemal ile Bediüzzaman arasında geçen bu konuşma bir ‘kimlik’ tescilidir. Bediüzzaman ‘asrın bediisi’ ünvanıyla mahiyetini anladığı, ikinci gün ‘Birinci Desise’ ile uyandırmaya çalıştığı zıd bir cereyanı temsil eden farklı bir kimliğe karşı bilerek, kelimelerini seçerek ve isteyerek konuşuyor. Tartışmanın namaza dair olması pot demeyi iyice anlamsızlaştırıyor. Zira namaz, Bediüzzaman’ın imandan sonra hayatının merkezine oturttuğu temel ibadet olarak yalnızca bir farziyeti ifade etmemektedir. Bediüzzaman kainatın merkezine oturttuğu namaz ile bir varlık ve dava anlamlandırması yapar. Zaferin hemen sonrasında, maddi manevi bir çok problemin olduğu bir anda namazla ilgili beyannameyi meclise sunması alelade bir refleksle açıklanamaz. Ona göre namazın terki bir kimliğin terkidir ve Yeni Türkiye bu kimliğin reddi üzerine kurulmak istenmektedir. Bediüzzaman bunu sezmiştir. Bu red hamlesi üzerine Bediüzzaman’ın put reddiyesi yerli yerine oturmaktadır. Bununla birlikte bu olayla ilgili metnin olaydan otuz beş sene sonra kaleme alınmış olması ‘pot kırmak’ ihtimalini sıfırlamaktadır. Bediüzzaman metni kaleme alırken devrin bir çok olumsuzluğunu aşmış durumdadır. Geriye dönüp baktığında iman küfür mücadelesinde  durduğu yer ve yürüttüğü mücadele anlamıyla hangi putların nasıl kırıldığını daha net görme ve değerlendirme imkanına sahiptir ve kırdığı putlar için “ tüh, pot kırmışız” diyecek bir adam da değildir.  

Bir İslam alimi olarak İslam’ın izzetini her şartta koruyan, bunun için canını dahi ortaya koyan, bütün şartların aleyhinde olduğu bir ortamda Nikola Nikoloviç’e boyun eğmeyen, idam talebiyle yargılandığı Divan-ı Harb’te hakkın hatırı için susmayan, çıkarıldığı mahkemelerde  bir kere bile ağzından kimliğini zedeleyecek bir söz çıkmayan Bediüzzaman Said Nursi’yi ölümünden elli beş yıl sonra pot kırmakla itham etmek hangi insafla bağdaşır? Bu yalnızca derin bir kırılmayla açıklanabilir. ‘Pot’un yanında duranlar, pot kırmayı tevile çalışanlar zihin olarak nerede durduklarını da ifşa ediyorlar.  Put kırılamayınca pot kırılmaya devam ediliyor.  

Okunma Sayısı: 3182
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • m.d

    5.3.2015 23:59:50

    nasıl tokatlar?Darbe gibi mi?

  • ali vefalı

    5.3.2015 17:11:16

    1976 yılı Üniversiteye başladiğımız yıllarda Yeni Asya Cemaati ve Risalei Nurlarla tanıştık ve bu zamana kadar Nurları, gazeteyi okumayı devam ettirmeye çalışıyoruz. Şu kesin bir gerçekki; taa o yıllardan bu yana sözkonusu siyasal islamcıların ateistlerden çok daha fazla Risalei Nurları, Üstadı ve Nur Talebelerini şiddetli şekilde tenkit ettiklerini gördük, izledik. Sözlü tartışmalarında pot/put konusunun on misli fazlası kritiklerine maruz kaldık. Şu anda da durum o kadar vahimleştiki, Said Nursi bir konuda şunu diyor demeye çekinilir oldu. Buna sebebiyet verenler tez zamanda şiddetli tokatlar yiyecekllerin bilsinler diyorum.

  • ömer faruk dursun

    5.3.2015 16:14:19

    Bir İslam alimi olarak İslam’ın izzetini her şartta koruyan, bunun için canını dahi ortaya koyan, bütün şartların aleyhinde olduğu bir ortamda Nikola Nikoloviç’e boyun eğmeyen, idam talebiyle yargılandığı Divan-ı Harb’te hakkın hatırı için susmayan, Bediüzzaman Said Nursi, davasının mirasçısı ve sadık talebeleri olduğunu iddia edenlerin kendisini mahkemelerde çürütmeye çalışan chp zihniyeti ile kol kola girmiş bu ülkenin temellerine dinamit koyan parelel yapı ile ezanı serbest bırakan menderesin muadili ve abdulhamitin 21. yüzyıldaki temsilcisi olan RECEP TAYYİP ERDOĞAN gibi bir müslüman evladına karşı yaptıklarını görse idi acaba ne düşünürdü sayın yazarım???????

  • Faruk

    5.3.2015 15:51:13

    Kiymetli Agabeyim,bu güzel yazinizdan dolayi sizi tebrik etmekle beraber sunu ifade edeyim:"Insan dünyayi kendi aynasiyla görür" kaidesince, hayati zigzaglarla gecen ve mesveret ruhundan uzak potkolikmesrebler, büyük zatlari kendi nefislerine kiyas ettiklerinden gereken hürmeti gösteremiyorlar.

  • ahmed said

    5.3.2015 15:19:33

    evet bir kırılma noktasıdır,elmas ile kömürün ayrıştığı noktadır.kimin hubbu cah kimin hizmet için çalıştığı ayan beyan ortaya çıkmıştır.

  • Polat Müstear

    5.3.2015 13:17:57

    Üstad hazretleri maddî veya manevî menfaatinden dolayi inanclarindan asla taviz vermez, insanoglundan kimseden asla korkmaz 20. yüzyilin en cesur ve en kahraman insanidir. Bilakis inandigi halde maddî ve manevî menfaatini öne süren kisilerden asla hoslanmazdi. Istanbulun fethinin 500. yildönümünde 1953 de Üstad Istanbulda'dir ve Fener Patrigi Athenageros ile görüsür. Siz Hristiyanlar Hz. Muhammed'in son peygamber olusuna ve Kur'an'in Allah kelami olduguna inanirsaniz ehli necat olabilirsiniz der. Athenageros ben inaniyorum der. Peki bunlari diger din liderlerine de söylüyormusunuz der. Athenageros: ben bunu onlara dersem beni kesinlikle burda durdurmazlar deyince üstad derhal ayaga kalkar ve orayi terkeder. Böylesine Islam'in onurunu muhafaza eden 20. YÜZYILIN EN BÜYÜK GAZISI VE MÜCAHIDI VE MÜCEDDIDI KEMBERELI ISLAM DECCALI SÜFYAN karsisinda kahramanca söyledigi hakikatler yüzünden ASLA ve KELLA pot kirdim demez!

  • Osman Yıldırım

    5.3.2015 13:00:27

    İşin özü ve özeti şudur; Bazı Nur talebeleri Nur talebeliğinin derununu terk ederek Siyasal İslamcıların arkasına vagon olunca, göleğin ilk düğmesinin yanlış iliklenmesi ile birlikte bütün düğmelerin yanlış olacağı misali gibi her konuda yanlışa düşmeleri kaçınılmazdır. Zira görüyoruz ki bu guruplardan bazıları sanki Üstad o malum adama hürmet etmiş ve bazı beyanlarından dolayı ona karşı pot kırmış gibi düşünmektedirler İşte bu Nurcular eğer Siyasal İslamcıların arkasına takılmasalardı bu yanlışa cüret edemezlerdi ama ne yazık ki son yıllarda bu manzaralara şahit olduk Cenab-ı Hak izan ve basiret versin ve tez zamanda hakkı ve hakikati görmeyi bu zevata nasip etsin inşallah....

  • Garib Doğu

    5.3.2015 11:57:16

    Yazıda.''Risale- Nurlar korunuyor,Üstadın vasiyeti yerine getiriliyor' gibi yanıltıcı propagandalarla kamulaştırma heveslisi nurcuların türetilmesi Nurculuk tarihi açısından bir dönüm noktası sayılabilir deniyor.Evet hem bir dönüm noktası, hem dehşetli bir kırılma ve aynı zamanda bir sapma noktasıdır.Üstadın,Risaleler devletin tekeline alınsın diye tek bir sözü mevcüt değildir.Aksine,Hak ve hakikat,Kur'an ve islamiyet inhisar altına alınamaz diye açıkça mektubatta yazılıyor.Devlet tekelini savunanlar çok açık olarak ve inatlı bir şekilde ters bir algı oluşturuyorlar.Bilebile bu dehşetli hatayı işliyorlar.İnsanları da aptal yerine koyuyorlar.Aslında bunlar bir yol ayırımındadırlar.Meslek ve meşrepleri değişmiş,içtima-i ve siyasi görüşleri farklılaşmıştır.Bunlar başka cereyanlara tabi olmuş, millet partisi görüşünü benimser hale gelmişlerdir.Yazarımız konuyu edibane ve basirane işlemiş.Tebrik ediyorum.

  • Said S.

    5.3.2015 11:30:59

    imansız ve namazsız bir adamın, Kainatta imandan sonra en yüksek hakikat olan namazı, mecliste, mebusan içinde, şiddetli bir hiddetle, Bediüzzamana karşı bağırarak, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilaf verdin demesi yani namazı ihtilaf ve nifak gibi görmesi üzerine, Bediüzzamanın M.Kemalin hiddetine karşı en yüksek hakikatın İman olduğunu, sonra namaz olduğunu haykırması, onun gibi namazı ihtilaf ve nifak olarak gören ve namazsız olan bir insanın hain olduğunu, hainin hükmünün merdut olduğunu söylemesi. bu olay üstad hazretlerine maşallah, barekallah dedirtecek bir olay. Put gayet uygun gözüküyor. Ancak üstad nasıl ki belki kelimesini, bizim anladığımızın tersine kesinlik manası gibi kullanıyorsa, ben Put kelimesini daha uygun görsem de pot diyenlerin tamamını birden, kötü niyetli demeye dilim varmaz. Buna da dikkat etmek gerekir

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı