Geçen son iki haftanın gündemi 18 maddelik anayasa değişikliğiydi.
AKP’nin teklifi ve MHP’nin desteği ile değişiklikler TBMM tarafından kabul edildi. Bunun için muhtemelen Mart sonu veya Nisan başı referanduma (halk oylaması) gidilecek. Halkın yüzde elliden bir fazlasının “evet” demesi halinde anayasa değişiklikleri onaylanmış olacak.
Bu konuda en önemli tartışma anayasada yapılan değişikliklerin neler olduğunun halka yeterince anlatılamadığı, yani halkın yapılacak referandumda neyi veya neleri oylayacağını, ya da “evet” dediklerinde neyin veya nelerin olacağını tam olarak bilemediğiydi. Olay sadece ve sıradan bir anayasa değişikliği gibi lanse edildi. Oysa bu değişikliklerin daha bir referandum ile onaylanması gerekiyor. Aslında bütün mesele “Başkanlık sistemini” getirmektir. Hem de “Türk tipi başkanlık”… Adeta bir anayasa-referandum-başkanlık sarmalı…
Burada bu konuya biraz açıklık getirmek istiyorum. Referandumda halkın çoğunluğunun “evet” demesi halinde 2 yıllık bir geçiş sürecinde devlet yönetimi ile siyasal sistemde olacak değişiklikler şöyle özetlenebilir:
- Cumhurbaşkanına ‘Devlet Başkanı’ sıfatı ve yetkisi verilecek.
- Cumhurbaşkanı ‘partili’ olacak. Diğer bir deyişle parti lideri cumhurbaşkanı olacak. Bu, ilk etapta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı zamanda AKP’nin genel başkanı olması demektir.
- Halen cumhurbaşkanı ile bakanlar kurulu tarafından paylaşılan yürütme tek başlı olacak. Yani sadece cumhurbaşkanı yürütmenin tek başı olacak.
- Dolayısıyla başbakanlık kalkacak, böylece Binali Yıldırım Türkiye Cumhuriyeti’nin son başbakanı olarak tarihe geçecek.
- Bundan böyle cumhurbaşkanı yardımcılığı kavramı ile karşılaşacağız. Cumhurbaşkanı yardımcılarından birinin de Devlet Bahçeli olacağı tahmin ediliyor.
- Cumhurbaşkanı yardımcıları, ABD’de olduğu gibi, seçimle gelmeyeceği, Cumhurbaşkanı tarafından atanacağı için, gerektiğinde cumhurbaşkanına vekâlet etmesi halinde, seçimle gelmeyen birisinin devleti yönetmesi gibi bir durum ortaya çıkacak.
- Yürütmenin tek başı olacak cumhurbaşkanının TBMM üzerinde kontrol gücü ve yetkisi artacak ve istediği zaman Meclisi de feshedebilecek.
- Milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkacak.
- 25 olan milletvekili seçilme yaşı 18’e düşecek. Yani henüz lisede okuyan bir genç milletvekili olabilecek.
- Seçimler, bir zamanlar olduğu gibi, yine 5 yılda bir yapılacak.
Bunlar olacaktır.
Peki, bunlar olunca ne olacak?
Bundan sonra siyasîler, uzmanlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından bu değişikliklerin kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliğini getirip getirmeyeceği, tek adam rejimini getirip getirmeyeceği, toplumdaki ayrışmayı körükleyip körüklemeyeceği, kargaşa ortamını bitirip bitirmeyeceği, kontrolsüz gücü arttırıp arttırmayacağı ve siyasî krizi derinleştirip derinleştirmeyeceği tartışılacaktır.
Hayırlı olsun diyelim...
İnşallah değişiklikler iyi olur…