"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ümmîlerin Risale-i Nur hizmeti

Ahmet ÖZDEMİR
31 Mayıs 2013, Cuma
Risale-i Nurların yazılmasında, anlaşılmasında, çoğaltılmasında, yayılmasında ve okunmasında o kadar güzel şeyler yaşanmış ki, saymakla bitmez.
İşte onlardan birisi de ümmîlerin hizmeti. Yani okuması ve yazması olmayanlar Risale-i Nurlara adeta akıllara durgunluk verecek derecede hizmet etmişlerdir. Bunların örneklerini gerek Risale-i Nur’da, gerekse son şahitlerde bulmak mümkündür. Barla Lâhikası’nda geçen bir mektubun başına yazılan bir takrizde bir ümmînin hizmeti takdirle anılmakta ve şöyle denilmektedir:
“Ümmî, fakat allâmelerin işini gören ve esrâr-ı Kur’âniyeye karşı Isparta’nın intibahına sebep olan, âhiret kardeşim Âdilcevazlı Bekir Ağanın Sözler hakkındaki ihtisâsâtıdır.” (Barla Lâhikası, s. 45)
Âdilcevazlı Bekir Ağa, ümmidir; ama âlimlerin işini görmüştür. Yaptığı iman ve Kur’ân hizmetleriyle adeta Isparta’nın uyanmasına sebep olmuştur. Adilcevazlı Bekir Ağa, Şeyh Said isyanından sonra Bediüzzaman gibi Batı Anadolu’ya sürgün edilmiştir. Okuması-yazması yoktur. Geçimini sağlayacaktır. O da kendine bir geçim kaynağı bulmuştur: Çerçilik. Yani insanların en çok ihtiyaç duydukları şeyleri hayvanıyla köyden köye gezerek satmaktır. Bir yönüyle günümüzdeki seyyar satıcılara benzetilebilir. Bekir Ağa Isparta köylerini adeta sıraya koyup gezmiştir. Yolu bir gün Barla’ya düşer, Bediüzzaman Said Nursî ile tanışır ve ona talebe olur.
Bekir Ağaya yeni ve mukaddes bir vazife daha yüklenmiştir. Artık gittiği her köye ve mahalleye Risale-i Nurları götürüp oranın insanlarına tanıtmak. Ama okuması ve yazması da yoktur. Ona da çare bulmuştur. Eline aldığı risaleleri gittiği köyün âlimine, hocasına “Benim okumam, yazmam yok. Şunu bir okuyuver, acaba ne diyor?” diyerek okutur. Risaleleri okuyanlar cazibesine kapılırlar. Böylece pek çok kişinin Risale-i Nur’la tanışmasına vesile olur. Bu durumu Bediüzzaman’a yazdığı bir mektupta şöyle açıklar:
“Efendim, malûmunuz, fakir talebeniz ve kardeşiniz cahil olduğum halde, güneş-misâli olan risale-i bergüzîdelerinizden umum Nur Risalelerinizi okutup dinledim.”
Bekir Ağa başkalarına okutmak suretiyle bütün risaleleri iki defa dinlemiştir. Genel aftan sonra memleketine dönen Bekir Ağa, ömrünün kalan kısmında Doğu Anadolu’da Risalelerin dağıtılmasını sürdürür. Risale-i Nurlarda geçen “Nur postaları”na güzel bir örnektir. Nasıl bir azim ve gayret...
Bekir Ağa, Üstadına yazdığı mektupta ona adeta cesaret ve ümit vermekte ve şöyle demektedir:
“Güneşin nuruna sed çekilemediği gibi ve sed çekilmek ihtimali olmadığı gibi, risalelerinize de sed çekilemez.”
Bekir Ağa durumdan vazife çıkarmaktadır. Onu da şu satırlarda ifade etmektedir:
“Onları istimâda ruh ve kalbimi tetkik ettim; tetkikatımda ne gibi hissetmiş ve anlamış olduğumu aradım. Baktım ki, ruh ve kalbimde bir feyezan ve coşkunluk var ki, beni bilâihtiyar bir vazifeye sevk etmek için hemen ‘Haydi, haydi’ diye tazyikata başladı. Ben de ruhumda olan bu vâkıayı takip ederken, o Nurların irae ettiği miftahları gördüm ve gösterildi. Anladım ki, bu anahtarlarla icap eden kapıları açıp, o Nurlara ehil olan kardeşlerimi -min gayri haddin- arayıp bulmak vaziyeti adeta bana emrolunup, o Nurlardan güneş gibi nur saçılması hususunda ben de bu hali kendime vazife addettim.”
Hizmet metodunu ise, “O Nurlardan almış olduğum anahtarları teslimle, hâin-i din olan mülhidlerin elleri kımıldanmayacak derecede kırılması için, hamden lillâh, bu kardeşlerimi arayıp buldum. Emânetullah ve emânât-ı Peygamberînin (asm) gayet parlak, yakut ve zümrütten kıymettar olan hazinelerini o zatların ellerine teslim ettim. Elhamdülillâh, Cenâb-ı Hak muvaffak etti.” sözleriyle açıklar.
Bekir Ağanın Risale-i Nurlar hakkındaki düşünceleri şöyledir:
“O mübarek eserlerinizi mütalâa eden eşhas, insan iseler ve insaniyetle alâkaları varsa iman eder. İnanmadıkları takdirde, ya insaniyetten istifa etmeli veyahut ‘İnsan değiliz’ demeli. Bu eserler başlı başına, ayrı ayrı birer fâtihtir. İnşâallah, her cihetle feth ederek fâtih olacaktır. Cenab-ı Mevlâ âhirette cümlemizi sevabına nâil eyleyip şefaatine mazhar buyursun. Âmin.”
Bekir Ağa, Risale-i Nur’da “Gül ve Nur Fabrikaları”nın sahipleri olarak ifade edilen Hafız Ali ve Hüsrev Ağabeylerin risaleleri tanımasına da vesile olmuştur.
Hüsrev Ağabey, Bekir Ağanın hizmetinden duyduğu sevinci şöyle anlatır:
“Bekir Ağayla gönderdiğiniz mektuptan duyduğum süruru tarif etmek, benim gibi âciz bir talebenin ne lisanı ve ne de kaleminin haddi değildir.” (Barla Lâhikası, s. 60)
Bekir Ağanın hizmetini Santral Sabri Ağabey de şöyle övmektedir:
“Vakit vakit mukaddesat-ı diniyeye, ehl-i dalâletin icra etmekte oldukları hücumlarla, ruhumda açılan cerihaların teellümatıyla müteellim olduğum bir anda, muhterem Bekir Ağa Hızır gibi yetişerek, Yirmi Dokuzuncu Mektubun Yedinci Kısmını sunup, derdime derman oldu.” (Barla Lâhikası, s. 67)
Risale-i Nurların bugünlere ulaşmasında Bekir Ağa gibi nice isimsiz kahramanlar vardır. Onlar bütün şartları zorlamışlar. Elbette “sebep olan işlemiş gibidir” kaidesince onların Nur hizmetinde payları çoktur.
O Nur kahramanlarını rahmet ve duâlarla anıyoruz.
Okunma Sayısı: 1378
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Müşfik GEMİCİ

    2.6.2013 00:00:00

    Ümmîlerin Risâle-i Nur Hizmeti başlıklı bu güzel yazıdan, Risale- Nur’larla meşgul olan günümüzün tahsilli insanlarının ibret alacağı çok mühim hususlar bulunmaktadır. Tebrik ve teşekkürler..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı