"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vazifemiz onlar için hidayet temennisinden ibarettir

Ahmet ÖZDEMİR
10 Şubat 2014, Pazartesi
Risale-i Nur’u okuyanların çok iyi hatırlayacakları merhum Refet Ağabey, Kur'ân ve imana hizmet etmeyi hayatının en büyük amacı sayıyor ve bunu, "Bugün Boğaziçinde, Kavaklarda oturan bir genç kendisine Kur'ân öğretmemi istese veya Üstadım Bediüzzaman'ın bir küçük risalesini istese, her gün Beyazıd'dan oraya gider gelirim." sözleriyle ifade ediyordu. O, bu fikirlerini her zaman uygulayan bir insandı. Pek çok kimsenin Kur'ân öğrenmesine ve Risale-i Nur’la tanışmasına çalışmıştı. Onunla ilgili bazı hatıralarımızı bu köşede daha önce paylaşmıştık. Daha sonra da, Barla Rehberi ve Barla Sıddıkları adlı eserlerimizde geniş olarak ele aldık.
Fırsat buldukça gönül dostlarımızı ziyaret etmeye çalışıyorum. Cebimde, çantamda küçük risaleleri veya risalelerden alınmış veciz sözleri ihtiva eden kartları bulundururum. Tanıştığım kimselere bunlardan hediye etmek çok hoşuma gidiyor.
Bir gün arkadaşlarla Cuma namazından sonra bir esnaf ağabeyin işyerine gittik... Dönüş yolunda dostumuzun arkadaşıyla tanıştık, semtimizde yapılan sohbetlerimize dâvet ettik. Çok arzu etmesine rağmen kötü bir alışkanlığı yüzünden gelemediğini söyledi. Bediüzzaman'ın bir sarhoşa yaptığı duâyı anlattık. Yaşadığı durumdan kurtulması için duâ edeceğimizi söyledik. Ayrılmadan cebimde taşıdığım Münacat Risalesini hediye ettim. Kızlarıyla, hanımıyla birlikte okuyabileceklerini söyledim. Kitabı aldı, öptü, başına koydu. Teşekkür ederken ağlamaya başladı. Kim bilir aklına neler gelmişti?
Yine bir gün komşularımızla hastanede yatan mahalle komşumuz olan bir arkadaşı ziyarete gittik. Hastanede kalabalık bir ziyaretçi grubuyla karşılaştık. Herkes kendisine göre bir şeyler getirmişlerdi. Yiyecek, içecek, çiçek…
Ayrılmak zamanı gelince ben de cebimde taşıdığım hediyemi takdim ettim. Benimki, ‘Hastalar Risalesi’ydi. Kitabı gören akrabaları merakla etrafımıza toplandılar. “Bu kitap, yan tesiri olmayan yüzde yüz şifalı bir ilâçtır” dedim. Sonra hastanede bunu okumak için bol vaktinin olabileceğini söyledim. Memnuniyetle kabul etti. Ağlamaya başladı. Elimi öpmeye çalıştı. Yaşça benden büyüktü. Ben, kucaklaşalım dedim. Kucaklaştık, helâlleştik. Durumu iyi görünüyordu. Nereden bilebilirdim ki, eceline birkaç gün kaldığını. Üç-dört gün sonra vefat ettiğini duydum. Yakında olsaydım, cenaze namazını kılmak isterdim. Bir gün önce Mustafa Sungur Ağabey vefat etmişti. Onun cenaze namazı için İstanbul’daydım. Dönüşte taziye ziyaretine gittim. Ailesi hastanede bütün eşyalarını teslim aldıklarını, ama benim verdiğim kitabın çıkmadığını söyledi. Hem üzüldüm, hem de sevindim. İnşaallah Hastalar Risalesi başka ellerde vazife yapmaya devam ediyordur.
İnşaallah bu kitaplar onların hidayetlerine vesile olmuştur ve gittikleri yanlış yoldan dönmüşlerdir. Duâlar ettik. Duâ etmek bizden, hidayet Allah'tandır. Bizim vazifemiz onlar için hidayet temennisinden ibarettir. Öyle ya, hidayeti verecek yalnız Allah'tır.
Okunma Sayısı: 1621
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı