"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Özel kalem müdürü mü, özel kale müdürü mü?

Ahmet Sandal
09 Mayıs 2014, Cuma
Çoktandır gözlemlediğim bir husustu. Yeni Asya Gazetesinde Yazar Faruk Çakır Ağabeyimiz de aynı hususu 05.05.2014 günü gazetesinde köşesinde “Duvar değil, kale” başlığı altında dile getirince, ben de benzer hususları dile getirmek istedim.
Dile getirmek istediğim husus, “kamu yönetiminde, Devlet bürokrasisinde son zamanlarda yaşanan vatandaş ile yönetici arasındaki barikattır. Söyleyeceklerim de bir hayal değil bizzat yaşanan hakikattir.” (Şiir gibi yazdım. Dertli insan derdini şiir gibi yazarmış demek ki!) Evet, parantez içi yazdığım lâtife, şaka bir yana, son yıllarda özellikle üst yöneticilere ulaşmak, dert ve meseleleri iletmek adeta mümkün olmuyor.
Üst yöneticiler derken, kastımı da açıklayayım. Kimdir bu üst yöneticiler? Evet, bu zevat kimi zaman Bakan’dır, Bakan Yardımcısıdır, Vali’dir, Müsteşardır, Müsteşar Yardımcısıdır, Genel Müdürdür, Genel Müdür Yardımcısıdır, Belediye Başkanıdır, Belediye Başkan Yardımcısıdır. Bu zevat kimi zaman da, bir Devlet kurumunda Daire Başkanı’dır, Şube Müdürüdür, Şeftir, hatta daha da ilginci bir memurdur. Birinci kısımda yer alanlar ile ikinci kısımda yer alanlar arasında esaslı bir fark vardır. Birinci kısımda yer alan zevata, zaten yüksek makamlarından dolayı ulaşılmakta güçlük çekiliyor. Bunların makamları, adeta insanların çekindiği, korktuğu ve yanlarına giderken binbir çile çektiği, adeta etten, duvardan, demirden örülmüş onlarca barikatların aşıldığı yerlerdir. Etten duvar dediğimizde, korumalar, sekreterler, özel kalem müdürleri vb gibi barikatlar anlaşılmalıdır. Evet, bu saydıklarım sanki vatandaş ile yöneticiler arasında bir barikat gibidirler. Bir de işin ilginci, bazen bir sekreter, makam sahibini o kadar çok ulaşılmaz hâle getiriyor ki, “kraldan çok kralcı mı? dersiniz,” “işgüzar, çok bilmiş mi? dersiniz” ne derseniz deyin. Bu sekreter ve özel kalem tipleri o kadar çok, barikatçı ve kale duvarı gibidir ki, “sanki papağan” gibi, tek bildiği sözler, “hayır, yerinde yok, çok yoğun, görüşemezsiniz”, ve benzeri sözlerle moral bozuyorlar. Meselâ, geçen gün yaşadığım bir olayı anlatayım. Arkadaşımız da olan bir Müsteşar Yardımcısına ziyarete gittik. Tabi kibarlık olsun diye direkt arkadaşımızı telefonla aramadık ve sekreter hanımın odasına girerek randevu istediğimizi söyledik. Sekreter Hanım, “şu odasında değil, bekleyin size şu günde randevu vereyim” dedi. Sekreterin sözün keserek, “durun, randevuyu sizden değil, Müsteşar Yardımcısından istiyorum” dedim. O sekretere, “siz görüşme talebimizi Sayın Müsteşar Yardımcısına iletin, o ne zaman uygun görürse biz geliriz” diye de ilâve ettim. Maalesef, bunun gibi birçok örnek var.
Bunun yanında, kamu bürokrasisinde, sekreterler, özel kalem müdürleri adeta yalan makinesi oldular. “Müsteşar, Belediye Başkanı, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür, Daire Başkanı, vb unvanlı amirler için, “yerinde değil, toplantıda, sizi arayacağız, size döneceğiz” ve benzeri şekildeki yalan sözler artık ayyuka çıkıyor.” Bunları yakinen müşahede ediyor ve üzülüyoruz.
Şimdi diyeceksiniz ki, işte son zamanlarda, kamu yöneticilerine ya da kamu kurumlarına “beyaz masa, BİMER, ALO ile başlayan çeşitli telefon numaralarıyla” daha pratik ulaşmak mümkün oldu. Meselâ, ALO 182 ile hastanelere doğrudan randevu alınıyor. BİMER ile her türlü şikâyetler her Devlet kurumuna doğrudan ulaştırılıyor. Bunlar işin bir parçası, ancak çok mekanik ve çok yetersiz kalıyor. Hatta çoğu zaman verilen cevaplar da formaliteden öteye bir mana ifade etmiyor.
Kamu bürokrasisinde dert anlatamama ve yetkililere ulaşama noktasındaki mesele çok açık bir gerçektir. Bunu kimse inkâr edemez. Bırakın bir normal vatandaşı, bir kurumda çalışan memur, bir kamu görevlisi dahi Müsteşarına ya da Bakanına ulaşmakta zorluk çekiyor. Bu noktada yaşadığım bir anıyı anlatmanın tam zamanıdır.
Bundan iki sene kadar önceydi. Çalıştığım Bakanlıktan başka bir Bakanlığa geçtiğimden dolayı, ikamet ettiğim lojmanı tahliye etmem için şahsıma hemen yazı yazıldı. Kimseye derdimi anlatamadık. Yetkililere, “bu lojmanlar zaten tamamıyla yıkılacak, herkes lojmanları boşaltacak” dedik. Çünkü, 2 yıl içinde o lojmanlar tamamıyla tahliye edilecekti. Kimseye dert anlatamadık. Kimseye ulaşamadık. “Lojmanı boşatın da, boşaltın, isterse iki yıl bu lojman boş kalsın” denildi. Tek çare o lojmanlardan sorumlu Bakanlığın en üst yetkilisi olan Bakan’a bir mektup yazmaktı. O mektubu yazdım. O mektupta, “çocuklarımın eğitimlerinin ve kısa süre sonra üniversite sınavına girecek olan kızımın da bu ev değişikliğinden etkileneceğini, başarısının düşeceğini de belirten” bir mektup yazdım. Ben bu mektubu bizzat ve onu muhatap alarak yazdığım halde, maalesef, bizim mektuba Bakanın eli bile değmedi. Yani bizim mektup Bakan’a ulaştırılmamıştı. Çünkü bana gönderilen cevabî mektubu bir Daire Başkanı Bakan adına imzalayıp göndermişti. Zaten, beni apar-topar lojmandan çıkartmak isteyenler de o Daire Başkanlığıydı. Ne oldu şimdi? Ben mektubu Bakan’a yazıyorum, barikat ve duvar devam ediyordu. Bakan’a ulaşamıyordum. Zaten, bu mektuptan sonra lojmanı hızlıca boşalttırdılar.
Sözü uzatmaya gerek yok. Kamu bürokrasisinde en üst yöneticiler ulaşmayı engelleyen etten duvarlar, demirden kapılar, kaleden duvarlar mevcuttur ve bir gerçektir. İşte bundan dolayı, başlıktaki hakikat geçerlidir.
O hakikat de şudur: “Özel Kalem Müdürleri, vatandaşa karşı Özel Kale Müdürleri gibi davranıyorlar, maalesef.”
Okunma Sayısı: 3471
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Habib Arıtaş

    10.5.2014 16:42:00

    Ahmet Abimiz, diline sağlık. Gönlüne sağlık. Allah sesini ve nefesini gürleştirsin İnşaallah. Her yazın ayrı bir sesleniş maşallah. Her yazında içimizi soğutuyor ve hislerimize tercüman oluyorsun. Bu yazında da hislerimize tercüman olmuşsun. Kalelerin arkasında rahat rahat yaşayanlar ne anlar Milletin derdinden? Kalelerin ardında ellerine geçirdikleri makamlarda onlar, bir avuç mutlu azınlığa hizmet eden, sermayedarların kapitalinin çoğalmasına hizmet eden zavallılar konumundadır onlar. Habib Arıtaş / Afşin /Kahramanmaraş

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı