"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakta sebat etmek

Ahmet TUNA
12 Ocak 2018, Cuma
5 Temmuz darbe girişimi sonrası ilân edilen OHAL, her geçen gün daha fazla mağduriyetlere sebep oluyor.

Hak, hukuk ve adalet askıya alınmış, yerini tamamen hukuksuz ve keyfi bir idareye bırakmıştır. Bunca haksızlık ve hukuksuzluğa karşılık İslâmî camiada genel bir duyarsızlıkta gözlerden kaçmamaktadır. Bahane olarak kabul edilmese bile bunun ‘korku’ unsuru ve medya narkozunun etkisi gibi çeşitli sebepleri olduğunu söyleyebiliriz.

Nihayet bu kadar mağduriyetlere güçlü bir ses çıkabildi. Geçtiğimiz hafta çoğu mağdurlardan oluşan insanların meydana getirdiği “Hak ve Adalet Platformu” OHAL Mağduriyetleri Araştırma Raporunu yayınladı. 2 aydan fazla süren bir çalışmanın sonunda 2173 kişinin katılımıyla, şimdiye kadar ki OHAL sürecinde yaşanan toplumsal, ekonomik, hukuksal ve hak ihlâlleri üzerine en kapsamlı, ayrıntılı, nitelikli ve bilimsel verilere sahip raporda oldukça çarpıcı sonuçlar var. Rapor, yaşanan zulüm, baskı ve hak ihlâllerinin sosyal boyutlarını, şahsa ve topluma yaşattığı travmaları gözler önüne seriyor. Mağdur mesajlarını da ihtiva ederek 500 sayfaya yakın geniş hacimli bir çalışma olmuş. Bütün bu ayrıntılı veriler daha da genişletilerek yarına dair bizlere yol gösterici olacaktır.

Raporda yer alan bazı önemli veriler şöyle:

- Katılımcıların eğitim düzeyi % 92 gibi yüksek bir oranla en az yüksekokul mezunu.

- İnanç olarak % 95’i Müslüman ve Sünnî olarak ifade ediyor.

- % 64’ü kendilerini Muhafazakâr, Demokrat ya da Milliyetçi olarak tanımlıyor.

- En büyük sıkıntı ise % 92 ekonomik, psikolojik ve sosyal dışlanma şeklinde ifade edilmiştir.

- İşten atılanların % 57’si eğitim, % 33’ü hizmet, güvenlik ve sağlık çalışanı.

- Katılımcıların % 93’ü OHAL’in ‘sıradan vatandaşların’ hayatını da etkilediğini düşünmektedir.

Rapor, her ne kadar duygusal değil bilimsel bir araştırma niteliği taşısa da özellikle mağdur mesajlarını okuyunca hüzünlenmemek elde değil. Hayata dokunan acılara ve -içimiz buruk bir şekilde- insanların birbirlerine kırdırılmasına şahitlik ediyoruz. Bütün bu mağduriyetler sanal değil, tamamen bugünün Türkiye’sinde yaşanan gerçekler. Oysa Müslüman olmak başkalarının acılarını kendine dert edinme gibi bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Bunca zulümlere zincir halkaları gibi adım adım geldik. Zulüm yapanlar her ne kadar güçlü de olsa, haklı değiller. Mazlûmlar her ne kadar zayıfta olsa yine de haklı olmanın onuru içindeler.

Araştırma ile ilgili olarak kendisi de kamu görevinden ihraç edilen ve Türkiye’nin uzun yıllardır insan hakları mücadelesinden tanıdığı Hak ve Adalet Platformu (HAP) sözcüsü Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu; ‘’Türkiye’de yıllardır insan hakları sorunları var, ama en yoğun ihlâlleri OHAL ve KHK’ların sebep olduğu haksızlıklar ile yaşadık. Raporda gerçekten bir buçuk yıldır neler yaşanmış görürsünüz. Okumaya yüreğiniz dayanır mı bilemiyorum. Ne vah- şetler ne hukuksuzluklar yaşanmış. Vatandaşlar olarak OHAL devleti değil, hukuk devleti istiyoruz’’ ifadelerinde bulunuyor. Özellikle raporun so- nunda yer alan mağdurların kendi hayatlarından örneklerle ifade ettikleri mesajlar bunca zulmü bütün gerçekliğiyle gözler önüne seriyor.

Yazının başlığına da kaynaklık eden bir ifade ahlâk ve vicdan sahibi herkesi derinden sarsan bir mesajdır; Hakta ve adalette direniyoruz. Yine bir çok mesajda İslâmî camianın sessizliği ve tepkisizliği, Muhafazakâr kesimin zulümlere karşı gerekli duruşu göstermemesi, Dinî gruplara öfke ve nefret ifadeleri Müslümanlar içinde cid- dî bir yüzleşme sebebi olmalıdır. Şu ifadeler çok şeyi özetliyor: ‘’Ahirete inanmayı ne za- man bıraktı bu insanlar (?)’’, ‘’Dinin menfi manada kullanıldığında insanları canavarlaştırdığını gördüm’’.

İnsanı A’lâ-yı illiyyîne çıkaran bir dine tabi olmak, hakikî Müslüman olmayı gerektirir. Oysa İslâmî kişiliğini yitirince insan kalmakta zor olacaktır. Bugün insanlık adına hak din olan İslâm’a inanan Müslümanlar olarak birinci vazifemiz; zulmü yapan her kim olursa olsun karşısında durmak ve mazlûm her kim olursa olsun yanında olmaktır. Bu zulüm ve baskı dönemi tarihe kara bir leke olarak düşecektir. Çare ise; hak, hu- kuk, adalet ve özgürlükler temelinde bütün ‘’mahalle’’ sınırlarını ortadan kaldırarak birlik olmak ve insanlık için hakta sebat etmek gerekmektedir!

Okunma Sayısı: 2365
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı